05 Ekim 2010

Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi

Belge şu anda Başbakan’ın masasında(imiş). Ekim sonunda yapılacak Milli Güvenlik Krurulu toplantısında görüşülecek...

Dün T24’de ayrıntısıyla vardı. Hürriyet’te de vardı. Öteki gazetelerde yer alıp almadığını bilmiyorum.
Haber şöyle başlıyordu:
“Türkiye’nin gizli anayasası olarak bilinen, devlet kriptosu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin (MGSB) tüm detayları netleşti. Aylardır hakkında sayısız spekülasyon yapılan, ancak yeni bitirilen belge, bu pazartesi itibarı ile devletin zirvelerine de ulaştırıldı.”
Belge şu anda Başbakan’ın masasında(imiş). Ekim sonunda yapılacak Milli Güvenlik Krurulu toplantısında görüşülecek ve böylece resmiyet kazanacak.
Kimileriniz –mesela çok genç olanlarınız- “O da nedir ki” diye soracak ve ekleyecekler “Kim hazırlamış, nerede hazırlanmış, nerede tartışılmış, bizim haberimiz niye yok?” 
Daha yaşlı olanlar, “E ne var bunda” diyecek, “Birkaç yılda bir bu belge hazırlanır. Son olarak 2005’de idi galiba. Demek şimdi yenisi geliyor” diye ekleyecekler.
Ben yaşlılar kesiminde yer aldığım için şaşırmadım, öyle “Kim hazırlamış, nerede hazırlanmış, nerede tartışılmış, bizim haberimiz niye yok” gibi çocuksu sorular sormadım.
Ama bu kederlenmeme engel olmadı.
Nasıl kederlenmem?
Son yirmi yılda bu konuda en az dört Tırmık yazdım. Bu beşincisi. “Acaba bu konuda yazmayacağım bir Türkiye görecek miyim, yoksa bu Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri beni çıkarır mı” diye soruyorum ve... Ve en azından kederleniyorum... 
Sanırım 1997 idi. ANAP adlı parti koalisyon ortağı ve onun başkanı Mesut Yılmaz başbakandı. Yine bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapıldı ve Başbakan açıkladı:
“... Bu toplantıda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni görüşüp kabul ettik. Bundan sonra hiçbir yasa bu belgeye aykırı olamayacak; devletin önümüzdeki dönemde izleyeceği iç ve dış politikalar bu belgeyle kesin uyum içinde olacak...”
Daha önce de Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri görüşülüp kabul edilmiş ve uygulanmıştı ama o güne kadar hiçbir Başbakan “boş bulunup” bu kadar açık bir itirafta bulunmamıştı.
Başbakan Meclis’ten çıkacak hiç bir yasanın bu belgeye aykırı olamayacağını söjylüyordu ama bu belge gizliydi. Evet, milletvekillerinden de gizliydi. Sadece MGK üyesi olan bakanlar, MGK üyesi olan dört yıldızlı generaller belgeyi biliyorlardı. Biz sade yurttaşlar ise hiç mi hiç bilmeyecektik.  
Peki milletvekilleri, yani duvarında nal gibi harflerle “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan Meclis'in üyeleri çıkaracakları yasanın bu belgeye uygun olup olmadığını nasıl bilebileceklerdi?
Cumhuriyet’te bu soruyu soran bir Tırmık yazdım. Dört yıldızlı bir general Ankara’dan arayıp telefon etti: “Gazeteci fazla meraklısın. Merak sağlığa zararlıdır. Ortalığı karıştırma” dedi ve nedense kıkır kıkır gülüp benim bir şey söylememe fırsat bırakmadan telefonu kapattı.
Merakın sağlığa zararlı olduğu öğüdünü umursamadım. Tütün de zararlı ama ben fosur fosur pipo içerim. Tuttum, ne biz sade yurttaşların, ne “yasama organı” olan meclis üyelerinin haberinin olduğun her yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi hazırlanıp, kapalı kapılar ardında konuşulup, uygulamaya konduğunda yine yazdım ve şimdi okuduklarınıza benzer sorular sordum.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, Mesut Yılmaz’ın ağzından kaçırdığı gibi sahiden de ülkenin yönünü çizen bağlayacı bir metindir. Yasalar ona uygun çıkarılır, iç düşman, dış düşman, dost, yakın dost, tehlike, yakın tehlike kavramalarının içi bu belgede doldurulur.
Yani bizim (senin, benim, hepimizin) yakın geleceği bu belgeye uygun olarak biçimlenir.
Ve...
Ve bunun içeriğinden sadece üç beş bakan ile üç beş üniformaylı bürokratın haberi olur. Hünerli bir Ankara gazetecisi belgedeki bazı noktaları öğrenip sayfaya taşırsa bir şeyler öğreniriz ama  o gazetecinin aktardığı, daha doğrusu ona aktarıldığı kadarını...
Sizce burada bir “yanlışlık” yok mu?
Hani anayasalarımızda demokrasiyle yönetilen bir ülke olduğumuz yazıyor ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi mutlaka vurgulanıyor da...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"