27 Aralık 2012

Yargıyı ve Yargılamayı Sorgulamak…

Ustalarım öğüt vermiş, \'Oğlum sakın yazıya, dün şöyle demiştim, bugün devam ediyorum diye başlama. Okur ilk cümleden sonra okumayı bırakır\' demişlerdi…

Ustalarım  öğüt vermiş, “Oğlum sakın yazıya, dün şöyle demiştim, bugün devam ediyorum diye başlama. Okur ilk cümleden sonra okumayı bırakır” demişlerdi…

Olsun.

Bugün usta öğüdünden sapacağım.

Dünkü Tırmık “…Türkiye’deki yargı erki, adalet aygıtı üstüne sakin bir sorgulama yazısı yazmak gerek. Mesela yarına…” diye bitmişti.

Okumaktan vazgeçer misiniz bilemem; ama n’olur “Yav gazeteci ortalık ODTÜ olayları tartışması ile çalkalanırken; rektörler iktidar önünde diz çökmüş, başının gölgesini önüne düşürmeyen üniversite öğretmenleri ile öğrencileri kenetlenip ODTÜ’lü arkadaşlarını savunurken, ortalık toz dumanken sen şimdi tutup yargı erki, adalet aygıtı üstüne ahkâm kesiyorsun” diye itiraz etmeyin.

Unutmayın ki o ODTÜ öğrencileri polis fezlekeleriyle, sorgu tutanaklarıyla savcının, ve birkaç gün sonra da yargıçların karşısına çıkacaklar.

Diyelim – hiç sanmam ama- savcılık soruşturmasından sonra “Koğuşturmaya gerek olmadığı” kararı verildi ve o genç kadın ve erkekler serbest bırakıldı; yarın bir başka üniversitede başka genç kadın ve erkekler “Vay sen iktidarı protesto ettin; vay sen üniversitelerin şirketlerin kucağına oturmasına itiraz ediyorsun; vay sen rektörün tasarruflarına karşı çıktın; vay sen poşi taktın, halay çektin” denerek önce polisin tezgahından geçip ardından savcının, oradan da yargıçların karşısına çıkmayacaklar mı ?

Kanun koyucu (TBMM) güvenlik güçlerinin ve güvenlikçi kafaların baskısına boyun eğip ya da buna zaten gönüllü olup çağdaş hukuka ve insanların adalet arayışlarına taban tabana zıt yasalar çıkarabilir. Bugün yürürlükte olan yasalarda bunun tek değil çok örneği var. İşte Terörle Mücadele Yasası, işte Siyasi Partiler Yasası, işte ibadet yerlerini tanımlayan yasa, işte kadının kocasının soyadını almasını zorunlu kılan yasa, işte “Türklüğe hakaret” diye bir suç icat eden yasa, işte…

Say sayabildiğince…

Hukuk ve hukukçu işte burada devreye girer. Yasaların lafzının (kelimelerle ifade edilen anlamın) tutsağı olmayan, insanlığın binlerce yıllık adalet arayışını ete kemiğe büründürmekle yükümlü olduğunu bilinçle kavramış ve kendini devlet memuru olarak değil, devletin hizmetkârı olarak hiç değil, yurttaşın hakkını korumayı meslek ilkesi benimsemiş hukukçular -ister yargıç olsun, ister savcı, ister avukat- sesini tam da bu noktada yükseltmesi gerekir. Bunu beceremiyorsa ilk işi diplomasını  önüne alıp, hukuk fakültesinde öğretilenleri hatırlamaya çalışıp kendini dürüstçe, kaçamaksız ve sıkı bir sorgulamaya çekmek olsa gerek.

Örneğin yasa “Terör örgüt üyesi olmamakla birlikte terör örgütünün hedeflerine uyan eylemlere katılanlar, terör örgütü üyesi gibi cezalandırılır” diyorsa savcı  ya da yargıç kendini bu kuru kelimelerin içine hapsetmeden karşısındaki genç kadın ya da erkeğin ne yaptığını, neden yaptığını ve bunları yapmasının demokrasinin, adaletin gelişmesine katkısı olup olmayacağını bulmaya çabalar ve ona göre hüküm keser.

Bu hukukun, kanun uygulayanların değil, hukukun en temel ilkesidir.

Ne dersiniz ? Yarın, öbür gün, daha sonraki günlerde, aylarda, -dilim varmıyor ama- yıllarda özellikle kanı kaynayan ve ülkesinin sorunları üstüne kafa patlatan genç kadın ve erkekleri yargılayan savcılar ve yargıçlar böyle davranacaklar mı ?

Yoksa polis sorgu tutanakları ve fezlekelerine bakıp, sadece onlara bakıp, savunma avukatlarının ve karşılarına diktikleri kadın ve erkeklerin sözlerini yarım kulak dinleyip, arada esneyip, uyuklayıp sonra da tutanak görevlisine dönüp “Yaz kızım…” mı diyecekler?

*    *    *

Okurlar için not: Tırmık yarın da bu konu üstünde duracak. Bugünkünden sıkıldıysanız, yarınkine hiç bakmayın daha iyi…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"