22 Ocak 2010

Yalan mı, Değil mi?

Konumuz malum. Zaten konumuzun malum olmaması mümkün değil...

Konumuz malum. Zaten konumuzun malum olmaması mümkün değil.
Taraf gazetesi ortaya bir haber koydu. Ellerinde 5000 sayfayı aşan bir metin ve kesintisiz bir ses kaydı olduğunu ileri sürüyorlar.
İki gündür parça parça önümüze koyuyorlar. Okuduklarımıza inanmak güç. Ama haberin ayrıntıları da “Galiba doğru” dedirtecek düzey ve düzlemde...
Ama kamplaşmakta iyiden iyiye uçlara savrulmuş Türkiye kamuoyu, haberin içeriğine ve haberle ilgili açıklamalara bakmaksızın “Taraf daha önce de önemli haberler açıkladı. Demek ki haber doğrudur – Hayır, Taraf paçavrası yayımladığına göre kesinlikle yanlıştır” önyargılarını ve ön kabulleri öne sürüp birbirleriyle kapışmaktalar.
Yollardayım.
Yol boyu mola verdiğim bütün “kahve”lerde ve “cafe”lerde bu tabloyu birebir gördüm. İster Bursa Alışveriş Merkezi'ndeki Starbucks gibi cafelere oturmuş varsıl görünüşlü yolcular, ister kamyoncu kahvelerinde bir masa çevresine çöreklenmiş şoförler arasında durum değişmiyor.
Kimi habere inanıyor, kimi kesinlikle yalan olduğu kanısında...
Yol boyu direksiyon sallarken “araştırmacı gazeteci”liğe soyunup “ne doğru, ne yanlış” sorusuna cevap arayacak halim de yok, olanağım da... Ama düşünecek, olup bitenler üstüne kafa patlatacak epey malzeme var.
Taraf’ın haberinin üstüne dün T24’te genç gazeteci arkadaşım Selin Ongun, Balyoz Dosyası hakkında en dolaysız bilgiye sahip olması gereken dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ı konuşturdu. Komutan bir yandan “Evet, bunlar TSK içinde her zaman yapılan çalışmalardır” dedi. Akşama Star TV’de Uğur Dündar’a konuk oldu. Bu defa da “O gazetede yazılanlar deli saçmasıdır. Şiddetle reddederim” dedi.
Yani haber doğru mu, yalan mı anlayamadım... Belki kimileriniz anlamıştır ama ben anlamadım.
Kalın kafalılığıma verin.
Ardından Genelkurmay’ın açıklaması geldi. Onlar söz konusu plan ve senaryonun Genelkurmay arşivinde kaydı bulunduğunu söylediler. Ardından gazetede yayımlananların TSK’yı yapratma amaçlı iftiralar olduğunu söylediler...
Ben yine bu haber “Yalan mı, doğru mu” sorusunun cevapsız kaldığını düşündüm. Belki içinizden kimileri doğru mu, yanlış mı sorusunun cevabını bu açıklamadan bulup çıkarmıştır ama ben çıkaramadım. Yine kalın kafalılığıma verin.
Milliyet gibi habercilikte aşırı tedbirli bir gazete bile Genelkurmay açıklamasını “Bu açıklama tartışılır” başlığını koyarak aktardı.
Genelkurmay bu açıklamayı yaparken, Taraf gazetesinin muhabiri habere konu olan belgelerin CD’lere aktarılmış kopyalarını İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na getirip teslim etti.
Daha başka ayrıntılar da var ama bildiklerinizi, okuduklarınızı  sizlere bir kez daha aktarmanın anlamı yok...
Olup bitenler birbiriyle çelişiyor, açıklamalar kuşku bulutlarını dağıtmaya yetmiyor.
Haberde yalan ve iftira olan nedir? “Böyle bir plan ve senaryo var ama içeriği gazetede yayımlandığı gibi değil” mi denmek isteniyor?
Yoksa , “Evet içeriği de böyle ama bu sadece bir senaryodur. Uygulanması için değil, olası bir durumda hazır olunması için düzenlenmiştir” mi denmektedir?
Genelkurmay açıklamasında planın ve senaryonun bir dış tehdide karşı hazırlandığını ima eden satırlar var. Ama plan ve senaryo olası bir “dış tehdidi önlemek” amacıyla hazırlanmışsa, Taraf’ın haberindeki ayrıntıların büyük çoğunluğu bir dış tehdidi değil, AKP’nin iktidardan silah zoruyla indirilmesi için yapılan hazırlıkları işaret etmekte...
Bu koşullarda somut bir önerim var:
Genelkurmay arşivde kaydı bulunan planı ve senaryoyu açıklasın. Bakalım. Eğer içinde Taraf’ın yazdıkları yoksa, Taraf’a dönüp “Bunları, bu senaryonun içine siz mi doldurdunuz, yoksa birileri doldurup mu verdi” diye soralım.
Ama önce Genelkurmay “Bunlar iftiradır, TSK’yı yıpratma amaçlıdır demek yerine, gazetenin yayınladığı metin ve ses kayıtları yalandır” demeli.
Bu söylenmedikçe kuşku bulutları dağılmayacak...
Bu kuşkuyla da yaşayamayız...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"