25 Ağustos 2021

Ya seçim olursa ve avuçlar yalanırsa…

Kamuoyu anketlerine itibar edersek ve seçime kadar bunların aynı düzeyde süreceğini veri kabul edersek, ilk turda hiçbir aday (tabii Erdoğan da) yüzde 51’e ulaşamıyor. Bu Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunu ikinci tur belirleyecek demektir.

Muhalefet liderleri her fırsatta erken seçim istiyor. Kendilerinden o kadar eminler ki 2023 olağan seçimleri çantada keklik de, ülkenin bir an önce şu AKP iktidarından ve onun “astığı astık kestiği kestik çaldığı düdük” Reisi’nden kurtulması için “Hemen seçim, erken seçim” diye bastırıyorlar.

Peki, bir seçim zaferi sahiden çantada keklik mi?

Sipariş üzerine siparişi veren partiyi mutlu edecek sonuçlar çıkaran kamuoyu anketi yapan bazı kurumları bir yana bırakalım. Güvenilirliğini iyi kötü kanıtlamış, mesleğin etik ilkelerine olabildiğince bağlı kalan kurumların sonuçları ortada. “Bu pazar seçim olsa….”  başlığı altında toplayabileceğimiz bu sonuçlara göre olası bir seçimde bir  “zafer”den değil, olsa olsa “kıl payı” ya da “burun farkı” ile kazanılmış bir seçimden söz edilebilir.

Erken ya da olağan seçimde kilit parlamentodaki iskemle dağılımı değil. Kilit “Cumhurbaşkanlığı sistemi” adı takılmış, benzerine ancak Afrika ve bazı Asya ve Güney Amerika ülkelerinde rastlanabilecek bir rejime sımsıkı sarılmış olan Recep Tayyip Erdoğan’ın alaşağı edilip edilemeyeceğinde yatıyor.

Erdoğan’ın yenik düştüğü bir AKP çorap söküğü gibi çözülür, güneş görmüş buz kalıbına dönüşür.

Kamuoyu anketlerine itibar edersek ve seçime kadar bunların aynı düzeyde süreceğini veri kabul edersek, ilk turda hiçbir aday (tabii Erdoğan da) yüzde 51’e ulaşamıyor.

Bu Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunu ikinci tur belirleyecek demektir.

Şimdi buyurun size çok sayıda kamuoyu araştırma şirketinin Ağustos 2021’de “Bu Pazar seçim olsa” sorusuna aldığı cevaplarla, olası oy dağılımını bir arada gösteren bir link. Tıklayın: https://www.haberler.com/2020-anketleri-anket-sirketlerinin-tum-secim-13484055-haberi/

Şimdi de elinize bir kalem alın. İlkokul düzeyinde aritmetik bilgisi bile yeterli. Gönlünüz hangi sonuca yatarsa yatsın, sayıların soğuk ve keskin dili apaçık gösteriyor:

Seçimin sonucunu, yani yeni cumhurbaşkanını HDP oyları belirleyecek.

Pek çok sosyalistin, ilkeli demokratın oylarını da gönül rahatlığı buna ekleyebilirsiniz.

*   *   *

Yani ikinci turda yarışacak iki cumhurbaşkanı adayından Tayyip Erdoğan’a verilecek oylar AKP + MHP + BBP + HÜDA PAR oylarından oluşacak.

Haydi buna şu günlerde Saadet Partisi yönetimi ile kendini “milli görüş lideri” ilan etmiş Oğuzhan Asiltürk arasında patlak veren itiş kakışta Erdoğan lehine bir oy kayması olsun. Haydi Erbakan’ın oğlu olmaktan öte bir hüneri bilinmeyen delikanlının başkanlığındaki adını bile hatırlamadığım partinin de Erdoğan iskelesine rampa ettiğini varsayalım.

Aritmetik buna  “I-ıh… Erdoğan  yine de yüzde 51 oy alamıyor” demekte.

*   *   *

Gelelim karşıdaki siyasal bloğa.

Şimdilik CHP + İyi Parti + (fireli ya da firesiz) Saadet Partisi muhalefetin cumhurbaşkanı adayına oy verecek.

Haydi bunlara yüzde 2-3 duvarını henüz aşamamış, Babacan’ın DEVA, Davutoğlu’nun Gelecek partilerinin oylarını da ekleyelim.

Ne çıktı?

Aritmetik yine soğuk bir cevap veriyor: “I-ıh… Bu kompozisyon da Erdoğan’ı geçemiyor…”  demekte...

Yani soruyu aritmetik bilimiyle cevaplayacaksak (başka neyle cevaplanır bilmiyorum) cevap belli;

Seçimin sonucunu, yani yeni cumhurbaşkanını HDP oyları belirleyecek.

Hoşlanın hoşlanmayın, sevinin ya da üzülün, kabul edin ya da reddedin; ister  “Olabilir ama HDP önce PKK ile arasına mesafe koysun” klişesine sarılıp işi yokuşa sürün.

Sonuç değişmiyor: Seçimin sonucunu, yani yeni cumhurbaşkanını HDP oyları belirleyecek.

*   *   *

Bu “kilitlenme” durumu öyle kapalı kapılar ardında siyasal pazarlıklarla aşılamaz.

Keza “İkinci turda Kürt seçmenlerin eli mahkûm abi” gibi ilkesiz, bezirgân siyasetçisi ağzıyla zevzeklik yapanlara da metelik kadar değer vermemek gerek.

Peki bu kilit nasıl açılır?

Bu konuda bugüne dek pek çok yazı yazıldı. Siyaset bilimcilerden, siyasal analizde ustalaşmış gazetecilere kadar pek çok kalem hemen hemen tek bir cevapta buluştular:

AKP iktidarına son vermek, Tayyip Erdoğan’da ifadesini bulan ve ülkeyi pusulasız, dümensiz bir gemi gibi oradan oraya savuran tek adam yönetiminden kurtulmak için öyle ittifaklar, ittifak protokolleri, seçim koalisyonları gibi taşıma suyla değirmen döndürmek yerine seçim için (Dikkat: Sadece seçim için) çok yalın birkaç ilkede buluşmak.  Hiç kimse kendi siyasal çizgisinden, seçim öncesinde de sonrasında da vazgeçmeyecek. Sadece seçim için buluşabilecekleri ilkelere titizlikle uyacak ve bütün (evet bütün) seçmen kitlesine bu ilkelere kesinlikle uyacaklarına ilişkin söz verecekler.

O kadar…

Bu ilkeler nedir diye soracak olursanız…

Yazılan çizilen, önerilenlerden rastgele seçtiğim bir kaçını sıralayayım. 

  • Parlamentonun kesin üstünlüğü.
  • Evrensel hukuk ilkelerine bağlı bir hukuk devleti
  • Bağımsız yargı
  • Devletin bütün organ ve icraatlarının denetlenebilirliği. Sayıştay, Danıştay, YSK, Yargıtay, AYM gibi kurumların denetim işlev ve yetkilerini tam yerine getirebilecekleri anayasal güvence.
  • İktidarlara çevreyi titizlikle koruma zorunluğu.
  • Eşit haklı yurttaşlık temelinde bütün kamu görevlerinde liyakatın önceliği ve kayırmacılığa son…

*   *   *

Bunlar örnek.

Üç eksik iki fazla benzer ilkelerde birleşen bir seçim bloğu. Dilerseniz bir “Demokrasiye dönüş bloğu” diyebilirsiniz.

Bugünkü siyasal kilidi açmak için başka bir önerisi olan varsa dile gelsin.

Benim aklım bu kadarına erdi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim