Seçim yarışı başladı.
Hayır HSYK seçiminden söz etmiyorum.
Başbakan genel seçimin tarihini 2011 Haziran’ı olarak ilan ettiğine göre ondan söz etmek için de zaten erken.
Ben rektörlük seçimleriyle ilgili yarıştan söz ediyorum.
Biraz daha açayım.
Dün (Pazartesi) kimini kağıttan, kimini ekrandan ama sonuçta meslek gereği tümünü okumak zorunda olduğum gazetelere baka baka, okuya okuya içim karardı.
Sahiden içim karardı. Hanefi Avcı olayı üstüne “az bilgi-bol ahkâm” dayanan yaveler; deprem üstüne ucu bucağı olmayan felaket senaryoları; hele hele “türban-başörtüsü” eksenli o sağırlar diyaloğu; “Bir tutam saç görünsün mü, görünmesin mi” tartışması...
İçimden tek satır yazı yazmak gelmiyor...
İdi...
Eğer Takvim gazetesine göz atmasaydım, kağıt gazeteleri fırlatıp, ekranı kapatıp “Okumuyorum işte, var mı diyeceğiniz” diye naralanıp ya bir şiir kitabına ya da bir bilim kurgu romanına yumulacaktım. Bugünkü Tırmık için de “Bugün yazı yok. Hastayım... Yok, yoldayım... Hayır, bilgisayarım bozuldu... Bu da olmadı, Ada’da elektrikler bütün gün kesikti” gibisinden bir martaval uydurup keyfime bakacaktım...
Ama ne çare Takvim’e göz attım. Günün değil, yılın haberini okudum. T24 de haberi aktardı ve T24 okurları da altına bol bol yorum döşendiler. Ama okuduklarım beni kesmedi.
Haber Muğla Üniversitesi’nde yapılacak rektör seçimlerinde adaylığını açıklayan bir profesörü, Muğla Üniversitesi matematik bölümü öğretim üyesi Profesör Zekeriya Güney’in adaylık bildirgesinden derlenmişti.
* * *
Rektör adayı profesör önce kendini tanıtıyor. Hem de ne tanıtma. Aktarıyorum:
"Çok çalışkan, Atatürk ve Türk milleti sevdalısı, hümanist ve milliyetçi-sosyalist bir dünya görüşüne sahibim...”
Çalışkanlığa ancak alkış tutarım. Atatürk sevdalısı olmaya “Herkes kendi ideolojisini seçme hakkına sahiptir” der saygı duyarım. Türk milleti sevdalısına gelince biraz duraksarım. İnşaallah hoca Türk milletine sevdalı, geri kalan milletlere düşman filan değildir. Hümanist olduğunu söylüyor ki bu da takdire değer. Hümanist yani ınsancıl, insan sever, insandan yana. Eh bir rektör de böyle olmalıdır zaten.
Ne kaldı?
“Milliyetçi-sosyalist” bir dünya görüşü.
Hoppala !.. Şimdi ne olacak? Öyle ya sosyalistler milliyetçi olamazlar; çünkü sosyalizm tanımı, doğası gereği enternasyonalisttirler. Gerçi kendini milliyetçi-sosyalist olarak tanımlayanlar da vardır. Ama onlara uluslararası siyaset literatüründe “nasyonal sosyalist” denir. Kısaltması “Nazi”dir ve en ünlü lideri badem bıyıklı Hitler’dir. Hoca inşaallah bunu kastetmemiştir (amin).
Devam edelim.
Hoca rektör seçilirse yapacaklarını açıklıyor. Aktarıyorum:
"İçtiği suyun pet şişesini, lüks sigarasının paketini, yediği çikolatanın kâğıdını fütursuzca yere atan, herkesin içinde utanmadan sıkılmadan sarmaş dolaş öpüşen öğrencilere asla tahammül gösterilmeyecek. Kopya çeken öğrenci affedilmeyecek. Hocalarına saygısızlık yapan, kapılarda karşı karşıya geldikleri hocalarına yol verme nezaketini gösteremeyen öğrenciler terbiye edilecek...”
Pet şişesini, sigara paketini, çikolata kağıdını, kopya çekenleri anladım ve hocaya hak verdim. Ama “Herkesin içinde utanmadan sıkılmadan sarmaş dolaş öpüşen öğrencilere asla tahammül gösterilmeyecek”i ne yapacağız? Hocanın kastı ne acaba? Herkesin içinde öpüşmek yasak ama başbaşa iken serbest mi olacak? Yoksa herkesin içinde de sarmaş dolaş olup öpüşmek serbest de “utanıp sıkılarak” olması mı şart?
Bir de “Hocalarına yol verme nezaketini gösteremeyen öğrenciler terbiye edilecek...” derken ne yapılacağını kestiremedim. Terbiyevi öğütler mi verilecek, tek ayak üstünde durma cezası mı uygulanacak, terbiye dersleri konup, katılım zorunlu mu kılınacak?
I-ıh, okuduklarımdan soruların cevaplarını çıkaramadım...
Durun daha bitmedi. Aktarıyorum:
“Muğla Üniversitesi'nin sınırları içerisinde, kendi takımı dışında başka takımların yabancılara yenilmesine üzülmeyen yurttaşlar yetişmeyecek”.
Yine anlama zorluğu çekiyorum.
Muğla Ünivesitesi sınırları dışında üzülmemek serbest mi ? Ayrıca kendi tuttuğumuz takım yabancılara yenilirse üzülmeyebiliriz, ama başka Türk takımları yabancılara yenilirse mutlaka üzülmek zorunda mı olacağız? Yine mesela Barcelona ile Muğlaspar maç yapsa ve Barcelona epey gol atarak kazansa da “Tüh nasıl da yenildi Muğlaspor” diye ağlamaklı mı olmamız gerekecek...
Sabrınızı zorluyorum ama olsun, devam edeceğim. Aktarıyorum:
“Kemalizm'in 6 ilkesine sözde değil, özde bağlı olacağız”.
Nasıl yani ? Kemalizm’in altı ilkesi Atatürk’ün ölümünden sonra CHP programına konulan o meşhur “altı ok”tur. Bu durumda herkes CHP’ye üye mi olacak ? Ayrıca o altı ok’tan biri de “devletçilik” ilkesidir. Peki, biz AKP’nin serbest piyasa ekonomisi denen vahşi kapitalizminden nasıl kurtulacağımızı kara kara düşünürken bir de karşımıza “devlet kapitalizmi” mi çıkacak? (Hocam siz de hiç insaf yok mu ?)
Bir tane daha aktarayım, sonra bitireceğim (Söz!):
“Dualı Spor’, ‘Peygamber Sporu’ denilen minder, yağlı, karakucak güreşlerimizin yaşatılması ve geliştirilmesine yönelik akademik çalışmalar başlatılacaktır”.
Pehlivan güreşinin akademik çalışması nasıl bir bilim dalıdır acaba? Mesela üniversitede “Yağlı, Minder Ve Karakucak Güreş Ana Bilim Dalı” filan mı kurulacak ?
Bir örnek daha...
Şaka şaka...
Sadece bugün iç karartıcı haberlere yazılmış yorumlar okumayın, biraz keyiflenin diye öylesine bir Tırmık döktürdüm. Ama siz illa “Boş ver bu zırvaları Aydın Engin. Bize Hanefi Avcı olayını açıkla; türban sorunu nasıl çözülürü söyle; büyük İstanbul depreminin ne zaman olacağından haber ver.
Tabii becerebiliyorsan” diyorsanız.
Hayır, beceremiyorum...