29 Ekim 2020

Ya Erdoğan söylediklerine sahiden inanıyorsa?

Korktunuz değil mi? Korkulmayacak gibi değil çünkü

AKP Reisi, partisinin grup toplantısının ardından gazetecilerle konuştu. Birçoğunuz gibi ben de o grup konuşmasını sonuna kadar dinlemedim. Bildiğimiz yaveleri art arda sıralıyordu. Eh benim de bir tahammül, bir katlanma sınırım var.

Zapladım…

Ancak bugünkü "Erdoğan çilemiz" bitmemiş. Çünkü grup toplantısının ardından Tayyip Erdoğan bu kez de gazetecilerle konuştu. Bir çeşit "doz aşımı" yaşadık.

Gazetecilere söylediklerinden seçtiğim okkalı bir paragrafı, sabrınızı zorlamak pahasına aynen aktarıyorum:

"… Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye’de var mı? İnanıyor musunuz buna? Bugün Türkiye asgari ücretiyle, maaşıyla her şeyiyle çok ülkeleri geride bırakmış. Büyüme oranına bakıyorsun, şu anda dünyada en iyi olan bir ülkeyiz…"

Nasıl?

Korkmayın. Bu sözler üstüne yoksulluk edebiyatı yapacak değilim.

Evine sahiden ekmek götüremeyen, MHP başbuğunun kimi fırın kapılarına astırabildiği "askıdaki ekmekler"i bir gören olmasın diye akşam karanlığı basınca alan babalardan, annelerden söz etmeyeceğim.

İktidarın her iki kanadına da "Herkes evine ekmek götürebiliyorsa, o askıda ekmek çağrınız niye" gibi yalın ve yakıcı bir soru filan yöneltmeye de hiç niyetim yok.

Türkiye bu tür sorularla sınırlı bir muhalefeti artık çoktan aştı. Aşamayan galiba sadece muhalefet partilerinin dilbaz sözcüleri kaldı.

Geçelim.

Geçelim, çünkü çok daha vahim, çok daha ürkütücü bir soru var.

Ya Tayyip Erdoğan yukarıda aktardığım paragrafta söylediklerine kendisi inanıyorsa?

Sahiden bu ülkede evine ekmek götüremeyen, cebinde ekmek alacak parası olmayan; zaten eğreti olan işini Covid - 19 salgınında kaybedeli aylar olmuş babalar ve anneler olmadığına olduğuna Erdoğan içtenlikle inanıyor mudur?

"…Bugün Türkiye asgari ücretiyle, maaşıyla her şeyiyle çok ülkeleri geride bırakmış" diyebilen biri geride bıraktığımızı iddia ettiği ülkelerden söz ederken meselâ Uganda’dayı ya da Brundi’yi, Etiopya’yı, Çad’ı, Namibia'yı mı kastetti dersiniz?

Eğer öyleyse adam haklı!

Ya şu cümle?

"Büyüme oranına bakıyorsun, şu anda dünyada en iyi olan bir ülkeyiz…"

Böyle bir cümleyi inanmadan kurabilmek nasıl mümkün olur sizce?

Ama böyle bir cümleyi kurdu bizim Reis.

Bu nasıl açıklanabilir?

Ya birileri (meselâ damadı) onu kandırıyordur ya da "ekonomik büyüme", "kişi başına düşen gayri safi milli hasıla", "paranın satın alma gücü" gibi ekonomik kavramlardan bizim AKP Reisi'nin haberi de, bilgisi de yoktur.

Üçüncü bir olasılık var mı?

Var!..

Ya sahiden inanıyorsa?

* * *

Korktunuz değil mi? Korkulmayacak gibi değil çünkü.

Ben ekonomiden anlamam, bilmek istediğimi bizim Barış Soydan’a sorarım, onu bulamazsam Uğur Gürses’e başvururum.

Kaldı ki yanlış bilsem ne olur?

Önü sonu sıradan, fukara bir gazeteyiciyim. Devletin en tepesindeki koltukta oturmuyor ve oradan Merkez Bankası'na, bakanlara, bakmayanlara, bankalara, ekonomi bürokrasisine talimatlar vermiyorum ki…

Haydi o çok korkutucu cümleyi bir daha okuyun:

AKP Reisi ekonomi üstüne, halkın durumu üstüne söylediklerine ya sahiden inanıyorsa?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"