09 Mart 2010

Ulan Bayan Sana Söylüyom !..

"Bayan" demeyi huy edinen kendimiz isek, bizim de esaslı bir abdest tazelememiz gerek...

Başlıktaki "inanılmaz" Türkçe'yi cümleyi biri aktarmadı, kulaklarımla duydum. Küplüce pazarının bıçkın satıcısı, domatesleri seçmemesi için uyardığı kadın, umursamadan ezik, çürük ayıklamasına devam edince kükredi:
- Ulan Bayan Sana Söylüyom !..
Çok güldüm. Keyifle güldüm.
Fukara satıcı bulduğunu satıyor: Domates.
Alıştığı gibi konuşuyor: Ulan!
Duyduğunu söylüyor: Bayan...

Onun Türkçe'nin ırzına geçilmesini önleme gibi bir ödevi ve sorumluluğu yok. Olsa olsa ona Türkçe'yi doğru konuşmayı belletemeyen eğitim sistemine filan söylenirsiniz. Ama adamcağızı suçlamak aklınızdan geçmez. (En azından benim geçmiyor).
Peki yasasında "Türkçe'nin düzgün, doğru ve temiz kullanımını yaygınlaştırma"nın da ödevleri arasında sayıldığı TRT'ye ne diyeceği?
Ona da gülüp geçelim mi?
Olimpiyatlarda dünya rekoru kırarak şampiyon olan kadın haltercimizden defalarca, hem de çok defalarca "bayan haltercimiz Nurcan Taylan" diyen TRT spor spikeri görevine nasıl devam ediyor öyleyse?
Aynı sporcunun övünülesi, alkışlanası sportif başarısını "Atatürk'ün Kızı" gibi buluşlu ve anlamlı bir başlıkla birinci sayfanın manşetine taşıyan Milliyet'teki arkadaşlarım neden spor sayfasındaki haberin içinde inatla, ısrarla bu kadın sporcumuzdan "bayan" diye söz ettiler?..
Yazılı, sözlü ve görsel medyada neden "Basketbol erkek milli takımımız” denir de sonra kadın basketbolculara gelince “Basketbol bayan milli takımımız” demek yeğlenir?
*   *   *
Tamam Türkçe'de bir "hitap" sözcüğü sıkıntısı var. O yüzden de kültürel düzeylerden, içinde bulunulan ortama kadar değişen koşullarda birbirinden farklı "hitap" sözcükleri kullanıyoruz:
- Bey... Beyfendi... Hanım... Hamfendi... Beyamca... Hanımteyze... Abi... Lan... Delikanlı... Evlat... Hanımkız...  Kız... Şıışşş kardeş...
Tamam, Fransızca'nın "Madam - Mösyö"sü  ya da İngilizce'nin "Mister – Miss  (Misstress)”i, İspanyolca'nın “Senor-Senora” gibi hitap sözcüklerimiz olmadığından, dili zorlayarak da olsa "bir şeyler" buluyoruz; olmadı uyduruyoruz, anlaşıp gidiyoruz.
Örneğin semt pazarındaki satıcı, adını bilmediği, ama sık sık kendisinden alışveriş eden kadına "Buyur abla, fasulye çok taze" diyor; yaşlıca kadın müşterisine "Senin için iki liraya olur anneciğim" diye sesleniyor; müşteri erkekse "beyabicim"i bastırıyor iletişimini yürütüyor. Hiç tanımadığı kadın müşteriye "buyur bayan" diyen satıcılara da sık rastlıyoruz
Beni ifrit eden bunlar değil.
Ben "bayan" sözcüğünün gitgide azgınlaşan kullanım saçmalığından söz ediyorum. Kadın ve erkek sözcükleri durup dururken, kullanıldıklarında açık seçik bir anlatım kolaylığı ve açıklığı sağlarken, bu "bayan" nereden çıktı?
Hiç erkekler için "bay" dendiğini, örneğin "Dünkü trafik kazasında yedisi bay, beşi bayan oniki kişi yaralandı" gibi bir cümle duyanınız var mı? Hiç hapishanelerdeki 'baylar koğuşu'ndan söz ediliyor mu? “Şırnak kırsalındaki çatışmalarda ikisi bayan beş terörist ölü geçirildi” gibi dil ayıbı bizi niye irkiltmiyor?
Belli: "Kadın" sözcüğü ayıp, en azından kaba bulunuyor ve güya kibar olmak hesabıyla kadınlar için "bayan" sözcüğü yeğleniyor.
*   *   *
Kadını aşağılayan toplumsal bilinç dile yansıyor:
Kadınlar hapishanesinin eski dildeki adının "imamevi" oluşu başka türlü açıklanabilir mi? Doğu Anadolu'da aile üyelerini sayan heriflerin "Ben, iki gız çocuğu, üç oğlan, bir de ganayaklı..." diye başlayan nüfus açıklamasındaki "kan ayaklı" onun karısıdır. 
Karısından "kanayaklı" yada "benim avrat" diye söz eden "kırolar"dan ayrılmak isteyen kibar(!) kentli n'apsın? O da bula bula "bayan"ı buldu.
"Bayan" sözcüğünün yeni yeni kazandığı kullanımda bal gibi bir "kadın aşağılaması" yatıyor; Türkiye erkeğinin yer yer kerhane kapısını andıran bilinçaltı açığa çıkıyor.
"Karı gibi sırıtma lan" gibi bir deyiş üreten erkek - egemen toplumun dili, kadınları övmek isterken "Erkek karıdır abi" gibi bir yıvışıklığa başvuruyor. Eh bu toplumun kibarları(!) da kadına, kadın dememek için "bayan"ı seçiyor.
Bu kibar "baylar"a bir "çüş" demek gerek.
"Bayan" demeyi huy edinen kendimiz isek, bizim de esaslı bir abdest tazelememiz gerek...
*    *    *
Dipnot 1: Bu yazı geleneksel bir “Tırmık”tır. Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yazılır. Anlatımı, cümleleri biraz değişir ama içeriği asla değişmez ve o sırada hangi gazetede çalışıyor olursam olayım asla atlanmaz. 8 Mart günü çıksın diye bir gün önceden de yazılmaz. 8 Mart günü yazılır. Gazetelerin Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığı, reklamcıların “kadınları sevindirmek” üstüne fikir kurguladığı günde, sıcağı sıcağını ve can sıkıntısından homurdanarak, bazen öfkeden diş gıcırdatarak yazılır ve sizler bir gün sonra okursunuz. Tıpkı bugün olduğu gibi... Her yıl “Bu Tırmık bu konudaki sonuncu Tırmık olsa” diye düş kurulur ve sonraki yıl yine...
Dipnot 2:  Bu 8 Mart’ta bir grup kadın, zeka ve mizah fokurdayan bir açıklama yaptı.  “Asıl bayan sizsiniz; biz kadınız” dediler. Merak ediyorsanız http://www.bayandegilkadin.com  adresini bir tıklayıverin. Keyiflenecek, erkekseniz biraz da utanacaksınız...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"