Resmi söylem “Terör örgütü ile görüşmeye oturmayız” üstünden yürüse de PKK ile görüşmeler yapıldığı besbelli. PKK deyince de artık Öcalan’ın anlaşılması, onun ötesinin boş laf olduğu da besbelli.
Bundan hoşlanmayanlar var (Olasıdır ki bunu okuyanlar arasında da var).
Bunu siyasal koz olarak kullanmak isteyenler var. (MHP ve CHP bu konuda yarışmaktalar ama Devlet Bahçeli açık ara önde gidiyor).
AKP kanadı ise görüşmeler yapıldığı ayan beyan olmasın diye canını dişine takmış “Valla billa görüşmüyoruz” diye yemin üstüne yemin etmekte.
Ama yine de PKK ile devlet katında görüşmeler olduğu ve bu görüşmelerin Kürt sorununu yeni bir mecraya (düzleme, akışa) taşıyabileceği besbelli.
Nitekim Kandil kanadından “Tek taraflı ateşkes ilan ettik... Yok yok ateşkes değil de çatışmasızlık hali...” gibi kelimelerle oynanan ama görüşmelerin meyve vermekte olduğunu da kanıtlayan açıklamalar geliyor.
Nitekim BDP kanadı, olumlu adım atılırsa “referandumu boykot” kararlarını gözden geçirebileceklerinin sinyallerini veriyor.
Nitekim medyanın bütün kanatlarından bu konuda yaygara koparmamaya özen gösterildiği, övmese bile yermemeye de dikkat edildiği gözden kaçacak gibi değil.
Milliyetçi – ırkçı ideolojilerin tuzağına düşmüş ya da bilerek bilmeyerek faşist ideolojiye kapılanmışların ya da kirli savaşın silah, haraç ve uyuşturucu rantını (=getirisini) yitirmek istemeyenler dışında kalanların olası bir gelişmeyi destekleyeceklerini sanıyorum. En azından toplumun ağırlıklı kesiminin bu gelişmeye kötü gözle bakmadığını düşünüyorum. (İnşaallah yanılmıyorumdur!)
* * *
Pekiiiii....
Bu gelişmeler olumlu sonuçlanırsa ne olacak?
Başka türlü sorayım: “Olumlu” gelişme ne anlama gelir, günübirlik yaşamda bunun sonuçları ne olur?
Herhalde sonuç dediğim ateşkes’ten, çatışmasızlık hali’nden ibaret olmasa gerek. Çünkü ateşkes dediğin el tetikten çekilmeyecek ama şimdilik el tetiği çekmeyecekten başka anlam taşımaz.
Peki öyleyse ne?
Taaa Cumhuriyet gazetesinden beri, sonra Birgün’de, sonra Tempo 24’de, şimdi de T24’de, yani neredeyse 20 yıldır Tırmık’ta defelarca ve defalarca yazıldı: Kürt sorunu PKK sorununa indirgenemez !
PKK silahlı mücadeleyi eylem modeli olarak benimsemiş bir örgüt. Onu askeri olarak çökertebilirsiniz ya da karşılıklı anlaşıp silah bırakmasını, dağdakilerin (de) ovada siyaset yapmasının koşullarını yaratabilirsiniz. Bu durumda olsa olsa PKK sorununu çözmüş olursunuz. Ama Kürt sorununu değil.
Çözdük sanırsınız ya da iddia edersiniz ama bir süre sonra PKK yerine MKK, o olmazsa KKK gibi bir örgütün tohumlarını kendi ellerinizle serpmiş olursunuz.
Hürriyet gazetesi başlığının yanındaki o utanç verici “Türkiye Türklerindir” diyen sloganı kaldırır mı bilemem; ama “Bu ülkede tek bir ulus vardır o da Türk ulusudur” anlamına gelen resmi metinlerdeki (mesela Anayasa’daki) tanımlamayı, daha önemlisi bilinçlerdeki düşünceyi değiştirmeden Kürt sorununu çözemezsiniz.
Diliyle, tarihsel geçmişi ile Türk olmayan ve uluslararası sözleşmelerdeki “azınlık” kavramının içine sığmayacak büyüklükteki bir halkı, bu ülkenin eşit haklı yurttaşları olarak tanımak, yasaları buna uygun olarak elden geçirmek, devlet aygıtının işleyişindeki buna aykırı kural, ilke, alışkanlık, teamül ve uygulamaları düzeltmek; yeni bir devlet anlayışını egemen kılmak zorundasınız.
* * *
AKP’yi, CHP’yi, MHP’yi, medyayı, BDP’yi, PKK’yı, devleti, hükümeti boşverelim.
Kendimize soralım:
Böyle bir Türkiye’ye ne dersiniz?