01 Ağustos 2012

Torun Selek ve Devlet Kini

Bu sabah Çağlayan Adalet Sarayında (Saray!) bir duruşma var. Belki siz bu satırları okurken çoktan görülmüş...

Bu sabah Çağlayan Adalet Sarayında (Saray!) bir duruşma var. Belki siz bu satırları okurken çoktan görülmüş, bir karar verilmiş olacak.

Pınar Selek yargılanacak. Hakkında aynı mahkemede üç kez beraat kararı verilen, Yargıtay’ın birer hukuk bilgini olması gereken yargıçlarınca üç kez beraat kararı bozulan ve üç kez ömür boyu hapse mahkûm edilmesi gerektiğine karar verilen Pınar Selek’in duruşması.

Cemal Hakkı Selek’in torunu Pınar Selek’in...

Cemal Hakkı Selek mi?

Bir, hatta bir kaç kuşağın sosyalizm öğretmeni. Kuruluş yıllarındaki Türkiye İşçi Partisi üyelerinin ağabeyi; TİP İzmir Milletvekili ve hukukçu. Ama öyle az buz hukukçu değil, Ankara Hukuk’tan, Cenevre Hukuk Fakültesine kadar uzanan bir eğitim sürecinin ardından bütün ömrünü ülkede adalet arayışına ve adalet arayanların sesi olmaya adamış bir hukukçu...

Bu ülkede siyasi iktidarlar değişse bile devlet her zaman, hukuku çiğneyenleri, adalete saldıranları cezalandırmak için değil, hukuku savunanları ve adalet için mücadele edenleri cezalandırmak için yasalar çıkarır. 

Eh bu ülkede biri hem Marksist, hem hukukçu, hem adalet savunucusu ise devlet ona kin duyar. Yaşamı ona zehir etmek için bin dereden su getirir ve  gerekli “suyu” hep bulur.

Pınar Selek’in dedesi Cemal Hakkı Selek’in yaşam öyküsü bu gerçeğin anlamlı ve yürek yakan özetidir...

*    *    *

Bu sabah Çağlayan Adalet Sarayında bir duruşma var. Belki siz bu satırları okurken çoktan görülmüş, bir karar verilmiş olacak.

Pınar Selek yargılanacak.

Alp Selek’in kızı Pınar Selek...

Alp Selek mi?

Askeri ya da sivil hapishanelerde volta atmak zorunda kalmış bir, hatta bir kaç kuşağın avukatı. Yol parasını, mahkeme harcını cebinden ödeyen, görüşe geldiği tutuklulara cep harçlığını da cebinden veren, sonra da askeri ya da sivil mahkemelerin yargıçlarına kök söktüren, hukuk dersi veren Alp Selek’ten söz ediyorum. Bir de Türkiye İşçi Partisi’nde düz üyelikten yöneticiliğe verilen her görevi sorgulamadan üstlenen Alp Selek’ten... Sık sık da sivil ya da askeri mahkemelerde kendisini savunmak zorunda kalan, savunmalarında hem hukuk hem marksizm dersi veren Alp Selek’ten ve kendisi hapse girdiğinde başının gölgesini asla önüne düşürmeyen Alp Selek’ten...

Eh bu ülkede biri hem Marksist, hem hukukçu, hem adalet savunucusu ise devlet ona kin duyar. Yaşamı ona zehir etmek için bin dereden su getirir ve  gerekli “suyu” hep bulur.

Pınar Selek’in babası Alp Selek’in yaşam öyküsü bu gerçeğin anlamlı ve yürek yakan özetidir...

*    *    *

Bu sabah Çağlayan Adalet Sarayında bir duruşma var. Belki siz bu satırları okurken çoktan görülmüş, bir karar verilmiş olacak.

Pınar Selek yargılanacak.

Onu yargılayan yargıçlar tam üç kez beraat kararı verdiler. Hakkındaki tek kanıt polis’te “Evet Mısır Çarşısında patlayan bombayı Pınar Selek’le ben birlikte yaptık ve patladığı yere yerleştirdik” diyen Abdülmecit Öztürk’ün ifadesinden ibaret. Abdülmecit Öztürk poliste verdiği o ifadeyi aynı polislerin üstüne dikilmiş bakışları altında savcıya da tekrarladı; ama yargıçların karşısına çıktığında o ifadeyi nasıl verdiğini daha doğrusu polislerin o ifadeyi nasıl aldığını ayrıntısıyla anlattı ve beraat etti.

Yargıtay’ın birer hukuk bilgesi olması gereken yüksek yargıçları Abdülmecit Öztürk’ün beraatini onayladılar. Pınar Selek’in beraatını ise tam üç kez bozdular ve müebbet hapse mahkum edilmesi gerektiğinde ısrar ettiler.

Bunun bir açıklaması var mıdır ve mümkün müdür?

Bence vardır ve mümkündür ve anlaşılması hiç zor değildir.

Tıpkı dedesi, tıpkı babası gibi mağdurların yanında saf tutan, hele hele Kürt halkının hak arayışında  ödün vermez bir özgürlük savaşçısı olan Pınar Selek’e bu devlet kin duymaz da ne yapar?

Ve devlet kini deve kininden beterdir.

İnanmayan “Selekler”in yaşam öyküsüne baksın. O kadar vakti yoksa Pınar Selek’in yaşam öyküsüne baksın.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"