09 Kasım 2010

Top Taca, İp Una...

Küçücük bir gazete haberiymiş. Sabahleyin gözümden kaçmıştı. Sonra bir arkadaşım telefon etti ve...

Küçücük bir gazete haberiymiş. Sabahleyin gözümden kaçmıştı. Sonra bir arkadaşım telefon etti ve –sanıyorum- dalgasını geçti:
- Abi iyi ki şu Evren ve suç ortakları hakkındaki suç duyurularına inatla yapıştın. Bak Tırmık işe yaradı savcı kolları sıvadı...
Halimi görmeliydiniz. “Vay be, ne sıkı, ne etkili gazeteciymişim meğer ben. ‘Suç duyurularının ardını kovalamak lazım, yoksa uyuturlar’ diye iki Tırmık yazdım; bir de Adalet Bakanına ‘Şu işe sahip çıkacaksan çık, yoksa fena yaparım” dercesine bir açık mektup döşendim; savcılık işi sürüncemede bırakmaktan ürktü, kararını verdi...” diye şişindim. Sonra da haberi okudum ve fena halde şiştim!
Yurdun çeşitli köşelerinde yapılan suç duyurularını toplayıp bir karara varmak üzere özel yetkili bir savcı görevlendirilmişti. Tam da öyle değilmiş. Yani tek bir savcı değilmiş. Çünkü açıklama “Ankara Özel Yetkili Başsavcıvekilliği” adlı adli kurumdan geldi. Yazıya oturduğum akşam saatlerine kadar kararın tam metnine ulaşamadım. Ama özeti elimde. Özel Yetkili Başsavcıvekilliği özetle şöyle diyor:
“Özel yetkili savcılıklar ve mahkemeler Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) yerine kurulmuştur. Kapatılan DGM’lerin görev ve yetki dönemi ise  1984’dan sonra işlenen suçlarla sınırlandırılmıştır. Onun yerine kurulan özel yetkili savcılık ve mahkemeler de ancak bu tarihten sonra işlenen suçlara bakar. Dolayısıyla biz yetkisiziz...”
Sahiden öyle midir?
DGM’ler kapatıldı. Tamam.
DGM’ler kapatıldıktan sonra örgütlü suçlara bakmakla görevli özel yetkili mahkemeler ve bu tür suçları koğuşturmak üzere de özel yetkili savcılıklar oluşturuldu. Bu da tamam.
Ama bunlar kurulurken “Sizin görev alanınızda da DGM’lerin görev alanlarını belirleyen kurallar geçerlidir” filan denmedi.  “Madem biz DGM’lerin yerine kurulduk. Öyleyse DGM’lerle ilgili yasa ve kurallar bizim için de geçerlidir” çıkarımı galiba “Ankara Özel Yetkili Başsavcıvekilliği”nin kendi çıkarımı...
Peki şimdi bu “çıkarım”a ne demeli?

Topu taca atmak
mı dersiniz, yoksa ipe un sermek mi ?
Bence hem o, hem o...
Topu taca atıyorlar. Bu çetrefil ve netameli işi üstlerinden atıp topu Ankara Özel –yetkisiz- Cumhuriyet Başsavcılığının, olmadı Yargıtay Başsavcısının kucağına bırakıyorlar.
İpe un seriyorlar. O savcıdan bu savcıya, ondan ötekine, bundan berikine derken bu iş tavsar; suç duyurusunda bulunanlar bıkar, hatta unutur sanıyorlar...
Ve fena halde yanılıyorlar. O suç duyuruları eninde sonunda “Yetkisizim” diyemeyecek bir savcının önüne gelecek. Suç duyurusunda bulunanlar başvurularına daha önceki suç duyurularının kaderlerini yaşatmayacak kadar inatçı ve sabırlı erkekler ve kadınlardır. (Bu sözüme güvenin; çoğunu tanırım). Eninde sonunda bir karar verilecek. Biz de bu ülkede 12 Eylül faşistlerini yargıç karşısına dikecek yürekli bir savcı var mı, yok mu öğreneceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"