Evet, tam da başlıktaki gibi, tembel işi; Ümit Kıvanç arkadaşımdan iki hünerli "iş" tırtıklayıp da yazılmış bir Tırmık.
Ama mazeretim var. Şöyle:
Yıllar önce, ben Cumhuriyet’te yönetici iken bir İsveçli gazeteci tanıdık Türkiye üstüne sorularına cevap bulmak üzere geldi. Odaya buyur ettim. Ama bir gazete için günün en civcivli saatlerindeydik. Bir yandan “Abi şu haberi birinci sayfadan görelim mi ?.. Aydın abi o fotoğrafa resim altı demiştin şuna bir göz at, olmuş mu söyle… Şef bu haberi birinci sayfadan giriyoruz da kaç sütun girelim?.. Abi Beyazıt’ta polisle öğrenciler arasında ufak çaplı bir çatışma var. Haberi bekletelim değil mi ?..” gibi sorulara cevap veriyor, bir yandan aralıksız çalan telefonlara laf yetiştiriyor, bir yandan da İsveçli meslektaşın ahret sorularına cevap vermeye çabalıyordum.
İsveçli bir ara ayağa kalktı:
- Size bakarken ben yoruldum. Biliyor musunuz sizin ekibin şu bir kaç saattır uğraştığınız haber sayısı bizde ayda, hatta iki ayda bir bile yoktur. Kıskanayım mı, sevineyim mi bilemiyorum artık…
“Köftehor, memleketinin kıymetini bil” demedim tabii…
Gülüştük sadece…
Bugünlerde bizim de İsveçli gazeteciden pek farkımız kalmadı.
17 Aralık’tan bu yana yaşadığımız haber sağanağını da bu memleketin biz gazetecileri yıllardır yaşamadık. Hatta bu kadar yoğununu galiba ilk kez yaşıyoruz…
Ben yoruldum…
Bana bir günlük de olsa bir soluklanma molası gerek.
O yüzden Ümit Kıvanç’tan tırtık, tembel işi bir Tırmık.
* * *
Şu çivisi çıkmış yargı erkini çağdaş bir düzene, işleyişe ve kurallara bağlamak yerine “Yargı erki olmayan bir devlet modeli” inşa etmeye kalkan AKP’nin yapıp ettikleri, yapıp etmeye çabaladıkları hakkında yazılmadık ne kaldı?
Uzun uzun yazmaktansa Ümit Kıvanç arkadaşımın aşağıdaki kolajı söylenecek olanı pek güzel ve pek kısa anlatıyor. Meraklısı onun kişisel blogundan da görebilir.
* * *
Tam bir hafta sonra 19 Ocak Pazar günü, o kara günün yedinci yıldönümünde Taksim’de toplanıp, O’nu uğurladığımız yere, Agos’un önüne kadar yürüyeceğiz.
Saat tam 15.00’de gözyaşlarımızı yine içimize akıtıp inadımızı haykıracak, “Hrant için adalet için” diyeceğiz. Ve orada etnik kimliğimiz ne olursa olsun tekrarlayacağız: “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz”
Ayrıca…
Vazgeçtim. “Ayrıca”sı yok.
Ümit Kıvanç’ın hünerini yansıtan şu videoyu tıklayıp açın ve bana “Haklısın daha iyi anlatamazdın nasıl olsa” deyin…