Başlıktaki edepsiz “hitap”ı hoş görün. Kimseye seslenmiyorum. Sözüm, tepem(iz)e yağan haberlere... Üstüne gelen kalabalığa karşı köşeye sıkışmış çaresiz kabadayının “Teker teker gelin lan” diye naralanması gibi; ben de ekranlardan, sayfalardan akan haberlere naralanmaktayım.
Haksız mıyım?
Niyetim bugün de CHP üstüne yazmak “Ergenekon avukatı, Ergenekoncu dostu” CHP ile Türkiye’nin sivilleşme projesini kamuoyuna açıklayan CHP’nin bir ve aynı parti olup olamayacağını tartışmaktı.
Vazgeçtim. CHP pilavı nasıl olsa daha çok su kaldırır.
Peki Libya?.. Yok sayıp, yazmadan geçebilir misin? Benim sıkı ahbabım, sıkı siyasetçi manav Sabri “Gazeteci anlat bana, bu Libya işinde kim haklı, kim haksız” diye sordu. Verdiğim cevap onu –tabii- kesmedi ve “Sen de benim kadar biliyormuşun zaten” deyip sırtını döndü marullara su serpmeye devam etti. Yani kıdemli gazeteci olarak karizmayı en azından Sabri’nin gözünde fena halde çizdirdim...
Ya tokat adan kadın milletvekili? Evet “milletvekili”, yani şiddetin sona ermesi için siyasetin yolunun alabildiğine açılmasını istediğimiz Kürt siyasal hareketinde mücadelesini şiddetten arınmış sivil alanda yapması gereken Sabahat Tuncel’in polis şefini tokatlamasını görmezden gelmek mümkün mü? Yok sayıp, yazmadan edebilir misin?
Ya peki iki gün önceki Newroz? Güneydoğu’da ve İstanbul Kazlıçeşme’de kutlanan o harikulade, o renk ahenk Newroz bayramın üstüne yazmazsan Kürt yurttaşlara ayıp etmiş olmaz mısın?
Gözünüzden kaçmamıştır. Susurluk’ta gün yüzüne çıkan ölüm çetesinin en kanlılarından Ayhan Çarkın, “çetele tutmadığı için öldürdüklerinin sayısını bilmediği” Kürtlerin, Newroz bayramına katıldı ve itiraflarını ardarda sıraladı. Her biri bir kaç megatonluk bomba değerinde itiraflarını... İster günah çıkardı deyin, ister tövbe etti; sonuçta sadece Ayhan Çarkın’ın itiraflarının izi sürülse Türkiye’de demokrasi düşmanlarının, hukuk tanımazların beli kırılır... Çarkın’ın sözlerini yok sayıp, yazmadan geçebilir misin?
Derken TUSİAD düştü tepemize. Bir Anayasa hazırlığı içinde olduğu biliniyordu ama ortaya bugün açıklanan ilkelerin çıkacağını en iyimser, en TUSİAD dostu gazeteciler bile tahmin edemezdi. T24’de tam metni var. -Bence- dikkatle ve sabırla okuyun. Sonra da “Bunlar sol bir partinin Anayasa önerileri mi, yoksa Türkiye’de sayıları pek de çok olmayan sahici demokratların savunduğu tezler mi, yoksa Türkiye kapitalizminin en büyük kalesinin en tepesindeki iş adam ve kadınlarının, “solun sınıf düşmanlarının” görüşleri mi?
Bir defa değil, günlerce yazmak, TUSİAD’ın bugün geldiği konumu, duruşu irdelemek, laf ebeliği yapmadan çözümlemek (=Analiz etmek) gazeteci tayfasının kaçınılmaz ödevi değil mi?
* * *
Eh bu kadar önemli, bu kadar yakıcı olay, sorun, gelişme üst üste gelince, hepsi birlik olup işi gazetede yorum yapmak olan fukaranın tepesine çullanınca ortaya ne çıkar?
Okuduğunuz şu yazı çıkar. Yani “Onu mu yazsam, bunu mu, yazsam, yoksa şunu mu yazsam” derken yer biter...
O yüzden naralandım işte: Teker teker gelin lan!..