12 Ekim 2009

Taşlarını Hrant Dink’in Döşediği Yolda...

“Soykırım dedin mi, demedin mi, diyecek misin, demeyecek misin” kördüğüşü yeniden alevlenecek.

Siz bu satırları okurken ben (ve benden çok daha inatçı, kararlı yüzlerce kadın ve erkekle birlikte) İstanbul Beşiktaş’ta Hrant Dink’in yakalanan katillerinin yargılandığı mahkemenin önünde olacağım. Orada “Hrant için – Adalet için” diyecek ve “yakalanmış” katillerin yanısıra “yakalanmayan”, yakalanmak bir yana üstlerindeki kalın ve resmi koruma perdesi bile aralanmayan katillerin karşısına dikileceğiz...
Kimbilir bu kaçıncı duruşma ?
Kimbilir bu duruşmada da kaçıncı kez “yakalanmış” katillerin arsız, pişkin ve sırtlarının sıvazlanmasından kaynaklanan pervasız küstahlıklarına bir kez daha tanık olacağız.
Bir kez daha öfkeleneceğiz. Üç beş tetikçiyi yakalayıp hapise atarak cinayetin örtbas etmek isteyen zihniyete bir kez daha isyan edeceğiz.
Ama bu kez hepsi bundan ibaret olmayacak.
Gururlanacağız. Arkadaşımızın, acısını unutamadığımız ve unutamayacağımız, yokluğuna alışmadığımız ve alışamayacağımız arkadaşımızın taşlarını döşediği yolda çok önemli ve çok anlamlı bir menzile ulaşılmışlığın sevincini ve öğüncünü de yaşayacağız...
Evet doğru anladınız, Cumartesi akşamı, ıkına sıkına da olsa, zikzaklar çizerek de olsa, yarı gönüllü, yarı gönülsüz de olsa Türkiye ile Ermenistan’ın nihayet “küs ve düşman komşular” olmak yerine “Barışmaya yönelmiş komşular” olmayı yeğlemelerinden söz ediyorum. İki ülke arasında İsviçre’de imzalanan, resmi adı "Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol" olan anlaşma uzun, zahmetli, gitgelli bir yolun çok, ama çok önemli bir menziline ulaşıldığını belgeliyor: Neredeyse 90 yıldır düşmanlık temeli üstünde yürüyen (yani yürümeyen) Türkiye – Ermenistan ilişkileri şimdi iyi komşuluk ve barış kanalında akmaya hazırlanıyor.
Bu kolay olmayacak, hiç kolay olmayacak. Gecikmeden göreceğiz: Her iki tarafın milliyetçileri, ırkçıları hop oturup hop kalkacaklar, yeri göğü birbirine katacaklar. “Soykırım dedin mi, demedin mi, diyecek misin, demeyecek misin” kördüğüşü yeniden alevlenecek. Ermeni diasporasının varlık nedenini “Türk düşmanlığı” üstüne kurmuş elebaşıları Türkiye’ye saldırmakla yetinmeyecekler, bu anlaşmaya imza atan Ermenistan yönetimini de hain ilan edecekler, falan filan...
Ama suyun er geç çatlağını bulması gibi Türkiye – Ermenistan ilişkileri de –nihayet- barışçıl bir yörüngeye girdi.
Şimdi bütün (evet bütün) tarafların Hrant Dink’e dönüp “Teşekkürler Hrant, teşekkürler ahbarik. Bugün üstünde yürümek üzere ilk adıkları atılan bu yolun ilk taşlarını sen döşedin” demeleri bir vicdan borcudur...
* * *
Şu alıntıları ardarda dizdim. Onları ardarda okuyun ve haklı olup olmadığıma kendiniz karar verin.
Hrant Dink yazdı:
“... Türklerle Ermeniler arasındaki yola düşmanlık taşları döşeyenler her iki halkı da kanlı bir bataklığa sürüklerler ve sürüklüyorlar...”
Hrant Dink yazdı:
“...Ermeni kimliğinin sağlığı başka ülkelerin soykırımı kabul edip etmemesine bağlı olamaz. Bu yaklaşım hatalıdır. Bu hatalı yaklaşım artık terk edilmelidir. Ermeni kimliğinin oluşumu bu bağlamda Türk'e bağlı kalmamalıdır. Ayrıca Ermenilerin tüm çabalarını dünya üzerinde 'Türk'e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, kimliğin oluşumunu engelleyen bir zaman kaybıdır. Bu anlamda Ermeni dünyası kendini 'Türk'ten kurtarmalıdır. Bu yapıldığında Ermeni kimliğinde 'Türk'ten geriye kalacak boşluk sorun oluşturmayacaktır. Zira bu boşluk Ermenistan devletine gösterilecek ilgi ve devlet için harcanacak çaba ile doldurulmalıdır. Ermeni kimliğinin 'Türk'ten kurtuluşunun yolu, 'Türk'le uğraşmamaktır. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki mevcudiyetin farkında olsun.”
Hrant Dink yargılandığı davalardan birinde, savunmasında söyledi:
“Türklere ve Ermenilere sesleniyorum: Geliniz Ankara – Erivan arasındaki yolu barış taşlarıyla döşeyelim. Göreceksiniz düşmanlık bulutları nasıl da dağılmaya başlayacaktır...”
* * *
Teşekkürler Hrant. Teşekkürler benim yürekli, gözlerinin içi hilesiz gülen can arkadaşım. Senin açtığın yolda ilk adımlar atıldı.
Bilsen şimdi sana ne kadar ihtiyacımız var...
Ah !..

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"