20 Aralık 2011

Talkın ve Salkım...

Yarın Fransız Parlamentosu’nda “Kim ki 1915’de Ermenilere soykırım yapılmadı...


Yarın Fransız Parlamentosu’nda “Kim ki 1915’de Ermenilere soykırım yapılmadı der, bir yıllığına içeri girer, üstüne 45 bin Euro ceza öder” Yasası görüşülecek ve görünüşe bakılırsa kabul edilecek. Gerçi bunun Fransız Senatosu’nda da kabulü gerekiyor. Orada ne olacağını bilemeyiz. Benzer bir yasa önerisi beş yıl önce de senatoya gelmiş ve reddedilmişti.
İşadamlarından siyasetçilere geniş ve kalabalık lobby grupları Paris’e aktı. Artık tehdit mi edecekler, rica mı edecekler bilemiyorum. 
Yetmedi TV ekranları konunun tartışılmayacak yanı kalmış gibi yeniden tartışma programları ile dolup taşmaya başladı.
Beni de sıkıntı bastı. Ama sahiden sıkıntı bastı...
Tartışmalar yer yer ve zaman zaman Bizans’ın son günlerinde, Osmanlı topları sur duvarlarını döverken “Meleklerin kanatları var mıdır, yok mudur” tartışmasına tutuşmuş Ortodoks papazları hatırlatıyor.
“Efendim soykırım terimi uluslararası hukuk literatürüne 1948’de girdi; dolayısıyla 1915 için kullanılamaz” fetvasına sarılandan tutun da “1915’de öyle bir şey olmadı, hepsi yalan” arsızlığına kadar bir dizi zevzeklik TV ekranlarında, gazete köşelerinde kol geziyor...
Gelin temcit pilavını yeniden ısıtmadan olup bitene sakin sakin bir göz atalım...
*    *    *
Fransa’nın yarın oylayacağı yasa Ermenilerin neredeyse yüzyıllık acısına insancıl (=Hümanist) bir yaklaşım filan elbette değil. Sarkozy seçimi kazanırsa ucu ucuna kazanacağını biliyor ve oy yüzden Fransa’daki Ermeni diasporasının oylarını kendine çekebilmek için sefil bir siyasal manevra çeviriyor.
Bu belli. Söylendi de.
Dahası Fransa’nın bu girişiminin düşünce özgürlüğüne pranga vurmak olduğu da söylendi. Bu günlerde AKP tepelerinden çok ulusalcı muhalefet sözscülerine kadar bu tanıt (=Argüman) sık sık kullanılıyor. Türkiye’de düne kadar “Ermeni sorunu... 1915 Olayları” dendi mi göz döndürüp ağız köpürtenler bugünlerde düşünce özgürlüğünün yılmaz savunucuları olarak karşımızdalar.  
Tamam, doğru Fransa’nın yaptığı düşünce özgürlüğüne saldırıdır. İyi güzel. Ama bunu söyleyemeyecek, söyleme hakkı olmayan da Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’de “1915’de Ermenilere soykırım uygulanmıştır” demek suçtur. Savcılar adamı TCK’nin  301. maddesine dayanıp yargıcın karşısına dikerler; yargıçlar da “Türklüğe hakaret ettin” deyip çatır çatır ceza keserler. (Hrant Dink’in mâhkum olduğu dava neydi bir hatırlayın bakalım).
Eee Fransa’da “olmadı” demek suç ve bu düşünce özgürlüğünü çiğnemekse Türkiye’de de “oldu” demek suç, o düşünce özgürlüğünü “şey etmek” olmuyor mu?
Bu durumda  “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” halk deyişini hatırlamamak mümkün mü? 
*    *    *
Hrant’ın deyimi ile söyleyeceğim: Su çatlağını buluyor. 
Resmi politikalar 1915’i inkâr etmek için ne kadar cambazlık, ne kadar çenebazlık ederse etsin, ne kadar tehdit savurursa savursun “1915’de ne olmuş” sorusu artık akademisyenler arasında değil mahalle kahvelerinde sorulur oldu. Bir kerre soru sorulmaya, sorgulamaya başlandı mı doğru cevap, gerçek cevap er geç gelir. 
Er geç...
Gelin bir kahve sohbetine benim dilimden kulak verin.
-Yav bize mektepte, tarih dersinde, 1908’de darbe ile iktidara gelen İttihat Terakki Cemiyeti’nin elebaşıları Enver ve Talat paşaların koskoca imparatorluğu batırdıkları; sonu Sevr Anlaşmasına varan bir felekate sürükledikleri öğretilmedi mi ?
- Öğretildiiiii...
- Pekiii, Cumhuriyet’in bu İttihatçıları işe karıştırmadan tertemiz kadrolarla kurulduğu; ille de burnunu sokmak isteyen İttihatçı kalıntılarının tasfiye edildiği okutulmadı mı ? 
- Okutulduuuu...
- E peki İttihatçıların yediği haltları sayıp döküyoruz da 1915’de Ermenilere yapılanları inkâr edip, o İttihatçı katillere neden sahip çıkıyoruz öyleyse.
- ?????
*    *    *
Evet, kahve sohbetinin sonu soruya cevap bulamayanların “suskunluğu” ile noktalandı.
Oysa benim bir cevabım var...
Ama yarına kalsın. Nasıl olsa bugünlerde Ermeni sorunuyla yatıp Ermeni sorunuyla kalkacağız...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"