Eğer bu Tırmık’ı öğleden önce okuyorsanız, bilin, siz bunu okurken ben Çağlayan Adliyesi’nde Ahmet Altan, Nazıl Ilıcak, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül’ün tutuklu, Mehmet Altan’ın tutuksuz olarak yargılandıkları duruşmayı izliyor olacağım. Büyük olasılıkla bu bir “karar duruşması” olacak.
Bu, bugünün programı.
Oysa takvimim “sakın unutma” günleri ile tıklım tıklım…
Sakın unutma: 24 Aralık’ta Osman Kavala’nın tek tutuklu sanık olduğu “Gezi davası”nın duruşması var. Herhalde Silivri’dedir.
Sakın unutma: Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) başkanı Selçuk Kozağaçlı ve avukat arkadaşlarının dosyası Yargıtay’da ne zaman ele alınacağı öğrenilecek…
Sakın unutma: Tutuklu HDP milletvekillerinin duruşma günleri, hüküm kesildiyse Yargıtay ya da istinaf süreçleri öğrenilecek…
Sakın unutma: Bizim Cumhuriyet davasınında Yargıtay’ın verdiği beraat kararının görüşüleceği duruşma 21 Kasım’da. Avukatlardan duruşmanın Silivri’de mi, Çağlayan adliyesinde mi yapılacağını öğren…
Sakın unutma: Kandıra’da tutuklu Gültan Kışanak davasının hangi aşamada olduğunu avukatlarına sor…
Sakın unutma… Sakın unutma… Sakın unutma…
I-ıh… Sonu yok… Hepsini sıralarsam yer yetmeyecek. Bu kadarı yetsin…
* * *
Kuzum, nasıl bir hayatımız var bizim?
Yazı yazmak hem mesleğimiz, hem de keyif aldığımız bir uğraş.
İyi, güzel de…
Yazıya oturduğunda her sözcük, her cümle, her paragrafı bir kez daha, olmadı bir kez daha, sonra bir kez daha okuyup “Buna bir savcı dava açar mı” diye soruyorsan o mesleğin tadı kalabilir mi? AKP yargısının bir savcısı dava açarsa, AKP yargısının mahkemeleri seni yargılarsa başına gelecekleri tahmin etmek için üstün zekaya ihtiyaç var mı?
Mesela Ahmet Altan’ın ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezası yemesine yol açan suçu nedir?
Yazdıkları mı? Başka ne olabilir ki? Elinden yazmaktan başka bir iş gelmez onun. Yazdıklarına katılmayabilirsin, yazdıklarından nefret de edebilirsin. Ama söyle bana, ömür boyu hapis cezasına alkış tutacak, haklı bulacak kadar vicdanın kararabilir mi?
Haaaa, ama zaten Yargıtay, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak için kesilen hükmü bozdu.
Sevinmeli mi?
Niye sevinilsin ki?
O ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasını bozarken ne dedi Yargıtay:
“O karar yanlış. Onları, üye olmamakla birlikte darbeci terör örgütüne üye olmadan yardım etme suçundan cezalandır. Yani ömür boyu değil, 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası vermelisin…”
Bu durumda Yargıtay, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği hükmü mü bozdu, yoksa hukuku mu bozdu, adalet kavramınını delik deşik mi etti?
Yargıtay kararına itiraz etmeyen savcı, duruşma gününden önce esas hakkındaki mütaalasını açıkladı.
Ne diyor?
“Devletin silahlı kuvvetlerine sızan mensuplarınca silahlı bir kalkışma/darbe gerçekleştirme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olarak görüldüğü bir dönemde...”
Haydi şimdi hepimiz kendimize sorup cevaplayalım:
15 Temmuz akşamı “Askerler Boğaz Köprüsünü tek yönlü olarak ulaşıma kapattı” haberini duyduğunuzda ne dediniz?
-Aaaa, evet, zaten kaç gündür darbe yapılacağını kuvvetle tahmin ediyorduk. Hiç şaşırmadık yani. Demek darbe bu akşam başlayacakmış…
Böyle mi dediniz? Savcıya bakılırsa o gece hepimizin böyle demesi gerekiyor(muş).
Yuf yani bana… Bir de kıdemli gazeteci, deneyimli haberci geçinirim. 15 Temmuz akşamı ilerleyen saatlerde, Cumhuriyet’in Ankara Bürosunda iyi haberci Ayşe Sayın “Abi, Ankara’da jetler alçaktan uçmaya başladı” diyene kadar Boğaz Köprüsünde olup bitenin bir darbe girişimi olduğu aklımın ucundan bile geçmemişti.
İyi ki hukuk okuyorum diye savcı filan olmamışım. Beceremeyecekmişim…
***
Buraya kadar yazılanları bir kez daha okudum. Haklısınız, daldan dala atlayan, başı sonuna uymayan, eskilerin deyimi ile “insicamsız” bir Tırmık olmuş.
Silip atsam, bugün yazmasam mı acep?
Hayır, takvimimde işaretli “sakın unutma” notlarına baktıktan, bu kadar yükü nasıl kaldıracağım sorusuna beyhude yere cevap aradıktan sonra, düzgün, oturaklı bir Tırmık yazmak zaten mümkün değil.
İyisi mi, öfkemi, boğuntumu okurlarla paylaşayım…