05 Kasım 2019

Tahliye kararına sevinmeyi reddediyorum

Meslektaşımı üç yıl hapiste yatırmanın mazeretini üretmiş oldular: “Beraat demedik ki, suçsuzdurlar demedik ki. Sadece ömür boyu değil, 10 yıl hapis…”

Karar açıklandı: Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak tahliye…

Sevinenler oldu.

Ben de –önce- sevindim. Sevinilmez mi? Üç yıl sonra Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan sevdikleriyle birlikte olacaklar, kendi evlerinde, kendi yataklarında yatacaklar.

Sonra silkindim ve öfkem sevincimi bastırdı.

Önce bizleri nelere sevinir hale getirdiler diye öfkelendim.

Öyle ya tahliyeye seviniyoruz ve Ahmet Altan’a 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak’a 8 yıl 9 ay hapis cezası verildiğini o anlık bile olsa unutuyoruz.

Sonra mahkemenin karar gerekçesine baktım, bu kez iyiden iyiye öfkelendim.

Mahkeme kararı: Ahmet Altan'a “örgüte üye olmamakla birlikte bilerek yardım” suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı, suçun niteliği ve tutuklulukta geçirdiği süre gözetilerek tahliyesine karar verildi.  Nazlı Ilıcak'a aynı gerekçeyle 8 yıl 9 ay hapis…

Böylece deli saçması bile denemeyecek bir iddianameye dayanarak ve o iddianameyi aynen benimseyip esas hakkındaki mütalaasını yazan savcıya uyarak, 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Nazıl Ilıcak ile Mehmet Altan’ın yönetip sundukları bir TV programında konuk Ahmet Altan’ın söylediklerinden darbeye tam destek suçu çıkarmış ve ömür boya ağırlaştırılmış hapis cezasına hükmetmişti.

Yargıtay 16. Dairesi bu cezayı ağır bulup indirim yaptı ve 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası gerektiren bir maddeden cezalandırılmalarına karar verdi. Dün 26. Ağırceza Mahkemesi, Yargıtay kararına uydu.

Yani “Ortada bir suç var da, cezası bu kadar ağır olmamalı” diyen Yargıtay’a uydu.

Vay be!..

Ortada bir suç varmış.

AKP iktidarında “AKP yargısı” dedikleri böyle bir şeymiş anlaşılan…

Üstelik her iki meslektaşımı üç yıl hapiste yatırmanın mazeretini de üretmiş oldular: “Beraat demedik ki, suçsuzdurlar demedik ki. Sadece ömür boyu değil, 10 yıl hapis…”

*   *   *

Sırrı Süreyya Önder tahliye edildiğinde de sevinmiştik. Sevinmekten “Peki niye hapis cezası verip Kandıra Mahpushanesine tıkmıştınız” diye sormak aklımıza gelmemişti.

24 Aralık’ta Osman Kavala arkadaşım için de tahliye kararı verilirse sevinecek miyiz?

ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşlarının 11 yıllık mahkumiyetleri yarın birgün Yargıtay’dan döner de tahliye kararı çıkarsa sevinecek miyiz?

Selahattin Demirtaş ya da Abdullah Zeydan, Gültan Kışanak tahliye edilirlerse…

*   *   *

Meslek büyüklerimden, ustalarımdan Nail Güreli rahmetli ağabeyim, çaktırmadan öğüt vermişti, “Son günlerde yine keskinleştin. Yapma demem. Ama öfkeliyken yazma. Öfke gazeteciyi yanıltır, ölçüyü kaçırtır, savcıyı kışkırtır. Okura da yazık olur. Bakarın gazeteciye de…” demişti.

Peki Nail abi, yazmıyorum işte…

Çünkü öfkeliyim. Bizi nelere sevinir hale getirdikleri için çok öfkeliyim.

Bugün Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tahliye edilmelerine sevinmeyi reddediyorum…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"