15 Eylül 2010

Suç Duyurusu Uzmanından Öğütler

Gerçi kimi umutsuzlar veya niyetsizler epey önceden “Bir şey çıkmaz... Zaten zaman aşımına uğradı” filan diye kıvırdılar...

Pazartesi sabahından itibaren ülkenin dört bir köşesinde 12 Eylütl’ün hesabının sorulamamasını kendine, vicdanına yediremeyen kimi yurttaşlarımız grup grup savcılıkların önünde bittiler ve 12 Eylül darbesinin  bugüne kadar cezasız kalmış çete üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundular.
Halkoylamasının sonucuna göre Anayasanın geçici 15. maddesi yürürlükten kalktı ya, artık 12 Eylül çetesini koruyan yasal (yasal?) zırh da ortadan kalktı.
Gerçi kimi umutsuzlar veya niyetsizler epey önceden “Bir şey çıkmaz... Zaten zaman aşımına uğradı” filan diye kıvırdılar ama yutturamadılar.
Bir kere insanlık suçlarında  zaman aşımı uygulanmaması uluslararası hukukun bir gereği.
Kaldı ki yürekli hukukçu Sacit Kayasu, şu ünlü HSYK tarafından görevden alınıp meslekten de atılmadan önce, Adana savcısı iken Evren ve suç ortakları hakkında darbe suçundan cezalandırılmaları talebiyle bir iddianame düzenledi. O dönemde bir savcının iddianame düzenlemesi dava açılması için yeterli sebepti (sonra biraz değişti; mahkemenin iddianameyi kabul etmesi koşulu getirildi). Adana başsavcısının, “Kayasu iddianamesini” görmezlikten gelmeye çabalaması; HSYK’nın hukuku guguk kılan bir kararla Kayasu’yu görevden alıp ardından meslekten atması filan sonucu değiştirmez. Ortada bir suç iddiası ve bu sebeple düzenlenmiş, hukuksal olarak geçerli bir resmi iddianame var. 
Yani zaman aşımı filan yok...
Şimdi benim bu iddiama epey itiraz gelecek. Bunu biliyorum. Ama umurumda değil. Hukuk fakültesinde iki sömestr okuyan bir öğrenci bile bilir ki yazılmış, imzalanmış, savcının mührüyle damgalanmış yani hukuksal olarak geçerli bir iddianameyi darbe yapıp anayasayı yürürlükten kaldırmadıkça kimse yok sayamaz...
*    *    *
Ama bir suç duyurusunu yok sayacak epey savcı vardır...
Son cümleyi yabana atmayın. Bir suç duyurusu uzmanı konuşuyor. Eskilerin deyimle ile söylersek: Tecrübe ile sabit...
Eğer halkoylamasının daha dumanı tüterken, yani 15. madde kalkar kalkmaz suç duyurusunda bulunanlar ödevlerini yaptıklarını sanıp başka işlere bakacaklarsa; şimdiden uyarıyorum, fena halde duvara toslarlar.
Türkiye Cumhuriyeti savcılıklarının tozlu dosya dolaplarında yüzlere, hatta binlerce suç duyurusu var. “Duyurulmuş” ve duyurulmakla yetinilmiş yüzlerce ve binlerce suç duyurusu...
Eğer ardı kovalanmazsa, suç duyurusunu işleme koymayan savcıdan gerekçe istenmez; gerekçe yetersiz ise daha üst hukuksal kanallar zorlanmazsa ülkemizde suç duyuruları genellikle uykuya yatırılır...
Ve suç duyurusunda bulunanlar şunu bilsinler ki sözünü ettiğim “ardını kovalama” pek zahmetli, pek bıktırıcı, bürokrasinin çarkları arasında inatla yürünmesi gereken berbat bir yoldur.
Ama çıkmaz sokak filan da değil, inatla kovalanınca bir yerlere varan bir yoldur.
Suç duyurularının izini sürecek, ardını bırakmayacak, bürokrasiyle boğuşmaktan yorulmayacak, suya sabuna dokunmayan ya da darbe zihniyetine kendini kaptırmış savcılarla karşılaşılırsa kuru gürültüye pabuç bırakmayacak sahici demokrat yurttaşlara destek vermek, omuz vermek, onların yapıp ettiklerini kamuoyuna duyurmak benim ve T24’ün ve medyadaki başının gölgesini önüne düşürmemiş arkadaşlarımın ödevidir.
Ama suç duyurusunda bulunup sonra da elini yıkayıp keyfine bakanlar olursa onları izleyip sergilemek de  benim ve T24’ün ve medyadaki başının gölgesini önüne düşürmemiş arkadaşlarımın ödevidir.
Benden söylemesi...
*    *    *
Not: Ben Ege kıyılarını İzmir’in kuzeyinde kalan bölümünü teftişe gidiyorum. Yazıları aksatmamaya kararlıyım. Ama yolculuk hali, yine de bir kaç gün aksarsa hoşgörün e mi?


Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"