24 Haziran 2013

Su Çatlağını Buldu, Ana Gündeme Dönelim

PKK’nin çekilmesine Türkiye demokratlarının katkısı olamazdı. Şimdiki aşamaya ise çok katkısı olabilir ve bu katkıya şiddetle ihtiyaç var…

Hatay’dı, orada Antakya’ydı, sınır kapısıydı, sonra Ada’ydı derken Gezi direnişinin son iki haftasını tek satır yazmadan geçirdim.

Hatay’a uzun bir yazı dizisi çıkar umuduyla gittim. Gezi direnişinin en civcivli günleriydi. Ama T24’ün habercileri de, yazarları da şaha kalkmışlardı. Ben olmasam da olurdu. Oldu da…

Gel gör ki Suriye bataklığının bitişiğindeki, kaygılı, ürkek Hatay’dan bir yazı dizisi ne söz, tek bir yazı bile zor çıkıyor.

Kalbura dönmüş bir sınır; Türkiye’den adam kaçırıp Suriye’deki alıcılara (Muhaberat ya da ÖSO farketmiyor. Yeter ki fiyatta anlaşılsın) satmanın ticarete dönüştüğü iğrenç bir ortam ve Reyhanlı’daki Sünnilerin Alevileri işaret eden provokatörlere karşı alkışlanası tavrı ve her zaman varolan tedirginlikleri son dönemde iyiden iyiye su yüzüne çıkan Aleviler…

“Bu kadar zengin malzemeden yazı dizisi çıkmaz mı” diye sormayın. Çıkmıyor. Çünkü ne olup bittiğini ayrıntısıyla bilen yok. Bilenlerse konuşmamaya yeminli. Koniuşanlar ise "Aman adımı verme" uyarısında ısrarlı. Yani bir dizi değil bir yazı bile zor çıkıyor...

Gezi direnişine destek için Antakya’da da etkinlikler düzenlenmesi, hatta yakın mesafeden ateşlenen biber gazı kovanının gencecik eylemci Abdullah Cömert’in kafatasını kırarak ölümüne yol açması bile  “Suriye tedirginliği”ni gündem dışına itmeye yetmedi. Galiba  bir fırsat daha yaratıp bölgeye bir kerre daha gelmek gerekecek…

Bunu yapmak sahiden gerekli ve yararlı. Çünkü Gezi direnişinin evrildiği yeni aşama daha uzun erimli bir demokrasi mücadelesine işaret ediyor. Taksim Gezisi’nden gaz yiyen ve dirençlerini yitirmeyenler şimdi İstanbul’un dört bir köşesindeki parkları birer demokrasi forumuna dönüştürdüler. Taksim alanının ve gezisinin Başbakan buyruğu ile insansızlaştırılmasına itiraz edenler boyun eğmeyeceklerini durmaksızın kanıtlıyor. Hasılı ülkenin geleceğini ışıtan benzersiz bir demokrasi deneyimi yaşanmakta. Yani Gezi direnişinde su çatlağını buldu, gürül gürül akıyor…

Oysa Suriye, içine hâlâ ve her an Türkiye’yi de çekebilecek bir bataklık. Türkiye, Özgür Suriye Ordusu diye anılan ve içinde bol bol gözü dönmüş, kana susamış, şiddete tapan “mücahitler” barındıran hareket ile Baas rejimi arasında bir tercihe zorlanıyor. Bu bir tuzak. Kapılınmaması gereken bir tuzak. Oysa AKP elebaşıları bu tercihi çoktan yaptılar ve bu tercihleri ile Türkiye’yi bataklığa, Suriye bataklığına doğru itmekteler.

Dahası Türkiye’nin ana gündemi elbette ve hâlâ Kürt sorunu. Ancak Kürt sorunu artık Türkiye sınırları ile tanımlanan bir sorun olmaktan çıktı. Suriye’nin kuzeyinde –Kürtlerin tercih ettiği terimle: Batı Kürdistan’da- ne Baas rejimine, ne ÖSO’ya yanaşmadan, belirgin bir mesafe tutularak fiili bir “Kürt özerk bölgesi” yaratıldı. Varlığını her geçen gün pekiştiren ve kurumlaştırmakta olan bir özerk bölge…

Barzani’nin kuzey Irak’ta -Kürtlerin tercih ettiği terimle söylersek: Güney Kürdistan’da- bir ulus-devlet kurmaya yönelmişliğinin, Kürdistan’ın geri kalan bölgelerinde kitlesel bir destek bulduğu söylenemez. Kürt siyasal hareketinin farklı bileşenleri  “Ulus-devlet mi,  KCK örgütlenmesinde ifadesini bulan Benelüks modeli’ne benzer bir yapı mı” tercihini tartışıyor. İşte tam da bu nedenle Kürt sorununu sadece “misak-ı milli sınırları” içinde çözülecek bir sorun olarak kavramak kaçınılmaz yanlışlar içeriyor.  

O harikulade Gezi çalkantısının parklarda demokrasi forumlarına dönüştürüldüğü şu doğurgan günlerde ülkenin ana gündeminin hâlâ ve elbette Kürt sorunu ve barış süreci olduğunu gözden kaçıramayız.

Çünkü PKK’nin çekilme süreci bitti ve şimdi ikinci aşama olarak adlandırılan “Demokratik ve hukuksal reformlar” aşamasına geçiliyor.

AKP’nin her an cayabileceği, bezirgan hesaplarla ele alacağı bir aşamaya… 

PKK’nin çekilmesine Türkiye demokratlarının katkısı olamazdı. Şimdiki aşamaya ise çok katkısı olabilir ve bu katkıya şiddetle ihtiyaç var…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"