Haftaya noktası konmamış ve epey de konmayacağa benzeyen iki konu ile giriyoruz. Biri Kürt yazar Orhan Miroğlu’na yönelik “Miroğlu Mortoğlu olur” diye noktalanan açık tehdit ve bu tehdide yönelen tepkiler; öteki –malum- Wikileaks belgeleri...
Her iki olay da eskilerin deyimi ile “Daha çoook su kaldıracak pilavlar”...
Peki
Tırmık haftaya bu konulardan hangisiyle girmeli?
Doğrusu epey duraksadım. Ama galiba Wikileaks’e öncelik tanımak daha doğru.
Çünkü “
Miroğlu Vakası”nda sular henüz durulmadı. Bugüne kadtar Kürt siyasi hareketine her zaman dostça yaklaşmış Türk aydınlarının, PKK’ye mesafeli duran Kürt aydınları ile ortaklaşa yayınladıkları kınama bildirisinden sonra, önce internet ortamında inandırıcılıktan çok gayretkeşlik olarak nitelenebilecek “kılıf arama” yazıları çıktı ama hemen ardından PKK’nin askeri kanadı HPG’nin açıklaması geldi. Sözkonusu “Miroğlu-Mortoğlu” yazısı HPG’nin resmi sitesinde yayınlanmıştı. HPG bildirisi “Bu yazarın kişisel görüşüdür, örgütümüzü bağlamaz” diyor. Şu aşamada “Arkadaşlar sitenize giren yazıları daha bir sıkı denetlemeniz gerekiyor. Yoksa inandırıcı olamayacaksınız” diye bir uyarı yapıp, önümüzdeki günlerdeki gelişmeleri bekleyelim ve...
Ve Wikileaks’e geçelim.
* * *
Toplam belgelerin binde birinden de azı yayınlandı ve bu kadarı bile ortalığı çalkalamaya; kapalı kapılar ardında dümen çevirenleri titretmeye yetti. Saydamlığın (=şeffaflığın) diplomatlar, siyasetçiler, şirketler için bir
karabasan, ama biz sıradan insanlar için, her renk, soy ve boydan halklar için bir
kazanım olduğu daha ilk adımda somutlandı, kanıtlandı.
Ardından da ilk şaşkınlığı üstlerinden atan “dünyanın jandarmaları” kozlarını kullanmaya başladılar. Wikileaks (önde gelen figürü Jülien Assange değil, Wikileaks) ağır ve çok cepheli bir saldırı altında.
Bilgileri depoladığı alan sağlayıcı şirketler, ünlü amazon.com ve daha az ünlü every.dns, kepenklerini Wikileaks’e kapattılar. Şu andaki İsviçre merkezli şirketin
www.wikileas.ch adresinin daha ne kadar açık kalacağı bilinmiyor. Dahası wikileaks gibi elindeki bilgileri ticari amaçlarla kullanmayan, insanlığın hizmetine karşılıksız olarak sunan bir demokratik ve elektronik örgütlenmenin ihtiyaç duyduğu parasal desteklerin akışı da zorlaştı. Dünyanın dört bir köşesindeki parasal destekçilerin (Haydi öğüneyim: Biri de -çam sakızı çoban armağanı kadarcık da olsa- benim) bağışlarını Wikileaks’e ileten Paypal gibi para aktarma kuruluşları, üstlerindeki güçlü baskıya dayanamadılar ve Wikileaks hesaplarını kapattılar.
Ama bütün bunlar nafile...
Nafile, çünkü bu baskılarla belgelerin insanlığa açıklanmasına engel olunamayacak.
Nasıl mı?
Cevabı Julien Assange, İngiliz The Guardian’ın internet sitesi üstünden açıkladı:
“... Kripto arşivimizi, ABD ve diğer ülkelere ilişkin diğer belgelerle birlikte, şifreli olarak 100 binden fazla kişiye gönderdik. Eğer bize bir şey olursa kritik bölümler otomatik olarak yayımlanacak. Ayrıca kripto arşivimiz birçok yayın kuruluşunda da var. Tarih kazanacak. Dünya daha iyi bir haline gelecek. Biz görür müyüz o günleri? Size bağlı...”
Yani yeni bir hafta bizleri keyiflendirecek yeni belgelerin yanısıra ağır bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Wikileaks’e sahip çıkma, onun yanında saf tutma sorumluluğunu...
Çünkü, Assange’nin yukarıda alıntılanan sözlerinin sonundaki “
Siz” biziz !...
“Sizin de
biz olduğunuzu umuyorum” desem yanılır mıyım?