23 Mayıs 2009

Sınır boyunca 600 bin mayın

Konuyu biliyorsunuz: Türkiye – Suriye sınırı boyunca döşenmiş 600 bin mayın.

Konuyu biliyorsunuz: Türkiye – Suriye sınırı boyunca döşenmiş 600 bin mayın.
Suriye ile aramız düzeldi (Niye bozuktu?) ya, şimdi o mayınların kaldırılması düşünülüyor. Sorun nasıl kaldırılacağı.
Tuhaf değil mi ?
O mayınların nasıl kaldırılacağını tartışacağımıza, o mayınların niçin döşendiğini tartışmak daha önemli değil mi ?
Evet, bir şekilde o mayınlar kaldırılır, kaldırılacak.
Ama niye döşenmişlerdi ?
Durun acele etmeyin. Resmi cevabı ben de biliyorum: Kaçakçılığı önlemek için!..
Yıl 1996. Aylardan Mart. İdil kasabasından Kürt ve kıdemli kaçakçı Cabir, Nevruz sırasında kasabaya gelen biri Alman, biri Türk iki gazeteciyle bir yandan bol soğanlı, az kıymalı patates yemeğine kaşık sallayıp, bir yandan sohbet ediyor:
- Çaresi vardır beyim. Evvela azatlık eşeklerden birini, işi sağlama almak istiyorsan ikisini, üçünü alacaksın. Önüne katıp hududa süreceksin. Sen yirmi adım geriden gideceksin. Eşek tedbirli hayvandır. Onun izine basa basa yürürsen hiç bir şey olmaz, öte yakaya geçersin. Eşek tedbiri elden kaçırırsa mayın patlar, eşek havaya uçar. Sen kurtulursun. Devam etme. Telaş da etme. Önüne bir eşek daha sür. Sağlama bağlamak istersen iki, üç azatlık eşek dediğim boşuna mıydı? En çok iki eşek telef olur. Sen hududun öte yakasındasın. Yükle Halep’ten, Şam’dan tütünü, Nacar kol saatını, Hindistan çayını, irtibatın varsa altın bileziği vur yeniden hududa... Geldiğin yoldan dön geri. Çaresi vardır yani...
Çaresi hep vardı.
Bu gazeteci o bölgeye 1969’dan beri çok gitti geldi. O sınırda 1969’da da ve sonrasında da hep mayın vardı. Gazeteci her gittiğinde Kilis’te, Antep’te, Nizip’te, Urfa’da, Birecik’te, Suruç’ta, Viranşehir’de, Mardin’de, Kızıltepe’de, Ceylanpınar’da kaçak çayın hasını, kol saatının, transistörlü radyonun ucuzunu, kıyma tütünün alasını buldu, aldı, armağan niyetine İstanbul’a götürdü. 1978’de benzinin ilaçtan pahalı olduğu ve yine de bulunamadığı günlerde Urfa’da depoyu Suriye benzini ile doldurdu, beş teneke de yedekleyip bagaja koydu ve İstanbul’a kadar tek bir benzin istasyonuna uğramadan geldi.
Urfa’da, Birecik’te, Kilis’te “tekel çayı” içenlere “zavallı” gözüyle bakıldığına defalarca tanık oldu.
Bu gazetecinin bir özelliği yok. Bütün bu yıllar boyunca o bölgeye giden her gazeteci, her işadamı, her memur, her turist Halep ve Şam çarşılarının Türkiye’de bulunmayan, bulunsa bile ateş pahası mallarından dilediği kadar, hiç korku, kaygı duymadan aldı.
 
Yani o mayınlar kaçakçılığı filan önlemedi.
* * *
Peki öyleyse o mayınlar niye döşendi ?
Herhalde sınır boyu kent, kasaba ve köylerinde anlatılan “Çulsuz gelip iki, üç sandık dolusu çil çil altınla dönen jandarma subayları” efsaneleri yaratmak için değil.
Hayır değil.
O mayınları döşeyenler, yani döşetenler büyük olasılıkla sahiden kaçakçılığı önleme hesabı yapmışlardı, önleneceğine inanmışlardı.
Tıpkı dağı taşı bombalayarak, korucu aşiretlerinin reislerine adam başı hesabıyla her ay servetler ödeyerek, çağın en ölümcül savaş aygıtları, helikopterler, termal kameralar için ihaleler açarak, 25 yılda 800 milyar dolar harcayarak (Burada bir soluk alın ve 800 milyar doların bugün Türkiye için ne anlama geldiğini becerebildiğinizce ayrıntılı düşünün!) ve en iyi eğitilmiş savaşçı birlikleri sınır boylarına ve bölgeye yığarak “PKK terörü”nü önleyebileceklerine sahiden inandıkları gibi.
* * *
Türkiye, Batı Avrupa ölçütlerine göre yoksul bir ülke. Kaynakları sınırlı ve mali olanakları daha da sınırlı.
Suriye, Türkiye’den de yoksul ve mali olanakları Türkiye’den de sınırlı.
1945’te 2. Dünya Savaşı bittiğinde Almanya artık tümüyle tahrip olmuş, sanayii haritadan kazınmış, kaliteli ve genç işgücünü savaşta yitirmiş yoksul değıil, çok yoksul bir ülkeydi. Türkiye kadar yoksuldu.
1945’de 2. Dünya Savaşı bittiğinde, savaşa girmeyen İsviçre, topraklarına tek bir bomba düşmemiş; savaş yüzünden kaçan Avrupa sermayesi bankalarına yığılmış, mali olanakları akıl almaz boyutlara ulaşmış zengin ve mamur bir ülkeydi.
İsviçre ile Almanya arasındaki sınıra mayın döşenmedi. Bugün o sınırdan geçerken bir sınır geçtiğinizin, bir başka ülkeye girdiğinizin bile farkında olmazsınız.
Bu gün Almanya’nın sınır boyuna döşenmiş 600 bin mayını nasıl kaldırırım ve bu pahalı iş için nereden kaynak bulurum gibi bir derdi yok.
Neden ?
Evet, neden ?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"