“Resmi” çekilme bu sabah başlıyor. PKK’nin silahlı güçleri Irak Kürdistanı’na geçiyorlar. Ne kadar sürer bilemem. Belediye otobüsüne binerek ya da otostop yaparak sınır dışına çıkmayacaklarına göre epey sürebilir.
Elbette gözümüzü kulağımızı dört açalım, çekilme sırasında bir “yol kazası” yaşamamak, barıştan ölümüne korkan güçlerin ve kesimlerin tuzaklarına düşmemek için uyanık olalım. Bu kez de barışı yitirirsek geri dönüşsüz bir şiddet batağına sürüklenmemizin kaçınılmaz olduğunu bilincimize kazıyalım. Askerin ve polisin Hükümetin talimatlarına eksizsiz uymasının gözcüsü olmakta geri kalmayalım.
Ama artık tartışmayı “Çekildi… Çekiliyor… Çekiliyor mu ? Yoksa çekilmiyor mu ? Silahlı mı çekiliyor?.. Silahsız mı çekilmeli” düzleminden çıkarmayı da becerelim.
Sınır kapılarında sayım masaları yok. Sınırdışına çıkan PKK’lileri tek tek sayıp, sonra bize dönüp “Tamam 2.247. PKK’li de sınır dışına çıktı. Hepsi tamamdır” diye kimse rapor vermeyecek.
Daha önce de yazdım; Öcalan’ın Newroz mesajındaki “Silahlı mücadele dönemi bitmiştir. Artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun” cümlesi belirleyicidir. İster Kürt siyasal hareketinin Türkiye’deki yandaşları (“Önde gelenleri” demedim, yandaşları, yani tümü dedim), ister Kandil’deki PKK’iler bu cümleyi yutkunarak, istemeye istemeye kabullenmediler. Okuduklarımı, duyduklarımı kişisel gözlemlerimle destekleyip vurguluyorum: Benimsediler; moda deyimle içselleştirdiler…
Bu, barışa giden yolun ilk basamağı olarak belirtilen “Geri çekilme” aşamasını tartışmayı artık bırakıp ikinci aşamayı tartışmaya başlamamız için yeterli güvencedir.
Üstelik “Son PKK’li de çekilsin, ikinci aşamaya o zaman başlarız” gibi bir mantığın da iler tutar yanı yok. Yeni Anayasa, olamayacaksa eskisinin çok ciddi bir onarımdan geçirilip değiştirilmesi, Terörle Mücadele Yasasındaki, Siyasi Partiler Yasası’ndaki antidemokratik maddelerin ayıklanması, seçim barajının indirilmesi, yurttaşlık tanımı gibi kilit önemdeki adımlar için şimdiden adım atılmaya başlanmasının önünde ne engel var?
Ulusalcı kabadayıların umutsuz, o yüzden de gitgide sertleşen itirazları mı ? Güldürmeyin beni. O itirazlar bugün olduğu gibi, yarın da olacak, sürecek. Besbelli ki demokratikleşmeye giden adımlar onlarsız ve onlara rağmen atılacak.
Şimdi, hem de bugünden itibaren “şimdi”, devletin dizginlerini elinde tutan AKP’nin ve iki arada bir derede ha bre bocalayan CHP’nin demokrasi sınavı başlıyor.
Sınava giren bir kesim daha var: Adına ister sivil toplum diyelim, ister Türkiye’nin demokrasi güçleri diyelim; bu kesimler de zorlu bir sınava giriyor. Barış kazanma fırsatının iyiden iyiye ete kemiğe büründüğü şu günlerde ipe un sermeyi mi, tribünde oturmayı mı, desteğini “mış gibi” yapmakla sınırlamayı mı yoksa kolları sıvayıp barışa, sadece barışa, amasız, fakatsız barışa giden yolda omuzdaşlık etmeyi mi yeğleyecekler?
Göreceğiz…