Başlıktaki yarım cümle aslında bir soru. Gazetecilerin önceki geceden başlayıp dün gün boyu cevap aradıkları; bugün de cevap arayacakları bir soru.
Herhangi bir bilgileri olmaksızın soruya “Elbette doğrudur. Seslerden belli. Baba oğulun sesleri kesinlikle kendilerine ait” ya da “Yok canım. Sahtedir. Sesler dublaj, cümleler montaj” cevabını verenler var.
Hepimizin gönlünden geçen, olmasını dilediği, inanmaya yatkın olduğu cevaplar olabilir. Ama bunu haber diye okura sunmak meslek suçudur.
Soruya kuşku bırakmayacak bir cevap gerek.
Ankara Başsavcılığı Bilişim Suçları Bürosu ses kayıtlarında montaj olup olmadığını, dinlemenin yasal yollarla yapılıp yapılmadığını ve suç unsuru taşıyıp taşımadığını inceleyecek.
Kılıçdaroğlu “Ses mühendislerine incelettik; bir kaç kaynaktan, hatta yargıdan teyit ettik. Tapeler de, ses kayıtları da gerçek. Hatta görüntüler olduğu söylenmekte” dedi. “Yargıdan da teyit ettik” demek, bunlar yasadışı bir dinleme kaydı değil, mahkeme kararıyla gerçekleşen bir dinleme operasyonunda polis fezlekesi olarak dosyaya girmiş tapeler demektir. Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin en önemli yanı bu.
Tayyip Erdogan ise miting alanına çevirttiği AKP grup toplantısında geri dönüşsüz bir iddiayla”Bu ses kayıtları hem montaj, hem dublaj”dır buyurdu. Yani ne sesler, ne cümleler Erdoğan’la oğluna ait değil(miş).
Hangisi doğru bu sözlerin ?
İkisi birden doğru olamayacağına göre biri.
Ama hangisi ?
* * *
Bu soru bu kadar önemli mi ?
Evet. Önemli.
Eğer sahteyse, montajsa, dublajsa, Başbakan sahiden haklı. Bu “edepsizce” bir saldırı.
Eğer sahteyse ne olur ?
Hiiiiççç !..
Bugüne kadar “çok yüzlü” internetin “kirli yüzünü” yansıtan bir örnek daha olur ve belleklerde bu yönüyle yer alır. Tayyip Erdoğan devletin savcılarını, polislerini, uzmanlarını harekete geçirerek suçluları (Evet, suçluları) yakalamaya çalışır.
Gazeteci milleti de gündemin başka konularında at koşturup kalem oynatmaya devam ederler, falan filan…
Amaaaaa…
Ya Kılıçdaroğlu haklıysa?Yani bu ses kaydı gerçekse ?
O zaman Türkiye’de siyasetin yolu da, yönü de bir başka düzleme sıçrar.
O ses kaydında söylenenler, bakan çocuklarının, işadamı sayılan İranlı tıfılın, hatta bakanların rüşvet, yolsuzluk ilişkileriyle karşılaştırılamaz.
Unutmayalım ki Tayyip Erdoğan bugün adeta “tek başına AKP”dir.
Bu ses kayıtlarının gerçek olması sadece Tayyip Erdoğan’ı bitirmekle kalmaz, bugün tek başına Hükümet kuracak kadar güçlü AKP’yi de bitirir.
Hiçbir siyasetçi ve hiçbir siyasal parti bu yük sırtında iken siyasete devam edemez; bu yükü taşıyamaz.
Ne kadar pişkin olursa olsun… Ne kadar koltuk tutkusuna esir düşmüş olursa olsun… Ne kadar yağıp gürlerse gürlesin…
* * *
Mesleğine ihanet etmeyen gazeteciler için bu sorunun cevabı o yüzden bu kadar önemli.
Bizim T24 ekibini gece boyu, gün boyu ve yine gece boyu tutsak kılan, kahve tüketimini aşırı ölçülere taşıyan,yorgunluktan “Nerden seçtim bu mesleği” dedirten çabası da titizliği de işte bu yüzden…