20 Şubat 2012

Saydam Devlet - Sırlar Devleti

Deniz Feneri davası ne durumda dersiniz? Hayır, o davayı ciddiye aldıkları için haklarında...

 

Hepsini sayamam, ama örnek oluşturabilecek bir kaçını sayayım:

Deniz Feneri davası ne durumda dersiniz? Hayır, o davayı ciddiye aldıkları için haklarında soruşturma açılan savcılardan değil, Almanya’da imanı da, cebi de kuvvetli Müslümanlardan toplanıp Türkiye’ye çantalarla getirilip, TV kanalı sahibi de olan bir dini bütün ve AKP’liliği su götürmez işadamının kasasına inen milyonlarca Euro’dan söz ediyorum. Hani Alman yargısının sorumluları içeri tıktığı; paçayı kurtarmış görünenleri de yargılamak için geçenlerde Türkiye'ye başvurulan Deniz Feneri davasından söz ediyorum.

İşi fazla ciddiye alan savcılar önce davadan uzaklaştırıp sonra da soruşturmaya uğradıklarına göre ortada açılmış bir dava, en azından yürümesi gereken bir savcılık soruşturması var.

O dosya şu anda ne durumda acaba?

Bir bilginiz var mı? Benim yok.

Başvurduk ve dosyanın ne durumda olduğunu öğrenmek istedik. Geleceğini baştan bildiğimiz cevap geldi: Soruşturmanın gizliliği yüzünden bilgi verilmesi mümkün değildir...

Dilin ucuna gelen asıl soruyu sormaya gerek duymadık: Peki neden gizli?

Bir örnek daha:

Uludere’de savaş uçaklarının kendi yurttaşlarını bombalayıp öldürdükle cankırımının üstünden 54 gün geçti.  Tamam Meclis İnsan Hakları Komisyonu olay yerine gitti, köylülerle konuştu; gazeteciler ardarda gitti, döndü, haberleştirdi; insanın kanını donduracak bilgiler parça parça günışığıına çıktı; görevli askerlerden bazıları hakkında soruşturma açıldı (açıldığı söylendi); Heron görüntülerini görmesi gerekenlerin tümü gördü...

Peki sonra ne oldu?

54 gün... Bu kadar zamanda bu kadar ayan beyan bir olayın olanca çıplaklığıyla günışığına çıkmayışı nedendir? Vur emri verenin, vur emrine yol açan istihbaratı verenin MİT mi, jandarma istihbarat mı, Heron görüntülerine bakıp da bildiren mi, Israil mi, ABD mi, Patagonya mı, Papua Yeni Gine mi olduğu bu kadar günde anlaşılamadı mı ? Anlaşılmaması mümkün mü ?

Eeee?  Niye hâlâ ve inatla herşey gizli?

Daldan dala atlıyorum:

Deniz Baykal’ı CHP Geneml Başkanlığından hatta –bence- siyasetten de uzaklaştıran kaset komplosu vardı. Bildiğimiz kadarıyla bu konuda da soruşturma açılmıştı.

Ne oldu o soruşturma? Mesela “Kimlerin bu komployu düzenlediği anlaşılamamıştır” mı? Olabilir; buna da fitiz. Ama bu bize niye açıklanmadı? Niye bu bilgi gizli?

Hem yargının alanına giren olaylardan örnekler mi verdim?

Peki, yargı dışına çıkalım.

Diyarbakır’da JİTEM merkezinin önündeki kazılarda ortaya çıkan ve sayıları 30’a yaklaşan (yoksa geçti mi?) kafatasları ve kemiklerle ilgili bilimsel analizler yapılıyor mu ? Ne zaman başladı ve neden hala bir sonuç çıkmadı? Böylesi araştırmalar aylar sürdüğü için mi bir açıklama yok; yoksa bir araştırma emri bile verilmedi mi ? Verildiyse kim ne zaman verdi ve bir emir verildiyse bu kadar gecikmenin sorumlusu kimler ?

Bütün bu soruların cevabı niye yok, niye gizli ?

*    *    *

Rasgele ve çok yetersiz bir kaç örnek verdim. Daha çoğunu herhangi birimiz sayabiliriz. Bunun için araştırmacı gazeteciliğe filan ihtiyaç yok. Sıradan gazete okuru olmak yeterli.

Ama saydıklarımla ve onlarca kata ulaşacak sayabileceklerimizle ilgili bizlerin, biz yurttaşların bilgisi yok. Bilgi vermesi gerekenlerin ise buna niyeti filan yok. Her şey gizli, her şey kalın bir sır bulutunun içine özenle sarmalanıyor.

Bir “sırlar devleti”nde yaşıyoruz.  Devletin hemen her kademesi bu sırları kendi tapulu mülkü sayıyor ve tapulu mülkü gibi koruyor.

Acaba yeni Anayasa filan deyip olmayacak duaya amin demek yerine sırlar devletinin kapalı kapılarını açacak; açamasak bile hiç olmazsa kapıları camdan kılıp saydamlaştıracak güçlü bir yurttaş hareketi mi başlatsak?

Ben kendi adıma siyaseti yurttaştan gizli işler çevirme sanan siyaset esnafından, çok taşın altına girip saydamlaşmamakta direnen cemaatlerden, devlet sırrı zırhının ardına gizlenerek çevrilen dolaplardan bıktım.

Aptal yerine konmaktan usandım...

Sizlerin de benden hallice olduğunuzu sanmıyorum.

Yanılıyor muyum?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"