16 Nisan 2012

Savulun Osmanlı geri geliyor!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Konya milletvekili. Seçildiği ilin parti kongresine katıldı. Ama seçildiği ilin çok ama çok ötesine taşan bir konuşma yaptı...

Aşırı yüklü gündem yüzünden gözlerden kaçtı; en azından benim gözümden kaçtı. Bir kaç gün önce, 7 Nisan’da, AKP’nin Konya İl Kongresi toplandı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Konya milletvekili. Seçildiği ilin parti kongresine katıldı. Ama seçildiği ilin çok ama çok ötesine taşan bir konuşma yaptı. Gözlerden kaçtı dediğim işte o konuşma.

Konuşmanın önemli –“Çok önemli” mi deseydim acep?- bölümlerini Anadolu Ajansı bülteninden aktarıyorum:

"AK Parti siyasi şartlarda çıkmış konjonktürel bir hareket değil, aziz milletimizin tarihi yürüyüşünde küresel bir gücün doğuşunu, yeni bir nizam-ı alem davasının misyonunu işaret eder..... Selçuklu ile birlikte bu topraklarda tohumu atılan, Balkanlar'a ve bütün dünyaya sirayet eden o yeni dünya düzeni anlayışının bugünkü organize olmuş şeklidir...... Biz, Türkiye Cumhuriyeti'nin küresel bir güç olması yönünde kararlı bir şekilde Başbakanımızın liderliğinde harekete geçmiş kadrolar, bu büyük tarihi misyonun gereğini yapacaklardır...”

Nasıl buldunuz yiğidin düşünce ufkunu?

*    *    *

AKP’nin tepe kadroları ilginç bir bileşim gösteriyor. Örneğin Ali Babacan ve Mehmet Şimşek söz konusu olunca iyi eğitim görmüş, serbest piyasa ekonomisi alanında daha da iyi eğitilmiş iki teknokrattan söz etmeliyiz. Alışılagelmiş siyasetçilerden değiller. Ama alanlarında önemli birer uzman olmanın ötesinde siyasal, düşünsel ve ideolojik derinliklerinden söz edemeyiz.

Buna karşılık AKP tepelerindeki siyaset esnafından farklı iki bakan daha var: Biri Türkiye’nin dış siyasetini perde arkasından yönetmekten vazgeçip o koltuğu oturan Ahmet Davutoğlu, öteki de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer.

Geri kalanı bildiğimiz siyaset esnafı.

İntihal (=Bilimsel tırtıkçılık) sabıkalısı olmasına rağmen partideki ağırlığını yitirmeyen Ömer Dinçer ve onun milli eğitim politikasındaki uzun erimli vizyonu ve ideolojik hedefleri bir başka Tırmık’ın konusu olsun.

Biz gelelim Davutoğlu’na...

*    *    *

Bu ufak tefek, çelebi görünüşlü, hatta sahiden çelebi, belki ağzının yapısından dolayı sürekli gülümsüyormuş gibi görünen, sakin, hatta fazla sakin ama her zaman düzgün cümlelerle konuşan Davutoğlu profesör ünvanlı bir akademisyen. Uzmanlık alanı siyasal bilimler.

AKP hükümetinin dış politikasına resmen yön vermeye başladığı bakanlığının ilk günlerinde “Komşularla sıfır sorun” diye özetlediği stratejik bir hedef açıkladı. Bakanlığının ilk aylarında Ermenistan’la bir anlaşma imzalanmasına ve Suriye ile vizenin kalkmasına kadar giden adımlar onun “”Komşularla sıfır sorun” politikasının ciddi ve somut adımlarla desteklenen bir strateji olduğu izlenimini besledi.

Ama sonu fiyasko oldu. Türkiye Ermenistan’la ilişkilerde Azerbaycan prangasını adeta gönüllü olarak yeniden ayağına geçirdi, Suriye ile ise... Malum!..

Yazının başında kilit bölümünü alıntıladığım Konya konuşması Davutoğlu’nun Türkiye’nin dış politikasına çizdiği asıl hedefi iyi özetliyor.

Davutoğlu, Türkiye’yi,  tohumunun Selçuklular'da atıldığı kanısında olduğu “yeni nizam-ı alem” (Yeni dünya düzeni) davasına taşımak hedefini benimsiyor. Türkiye’nin bir gün – ve anlaşılan kısa sürede- küresel bir güce dönüşeceğinden emin. Bu gücün Ortadoğu ve Balkanlar'da sözünü dinleten (Dinlemeyenleri ne yapan?) bir devlet olarak somutlanacağına inanıyor ve ideolojik bir tercih olarak savunuyor.

Petrolün altından daha değerli hale geldiği şu dünyada, petrol kaynaklarının en büyük bölümünü toprakları altında barındıran Ortadoğu’da küresel bir güç !.. Ortadoğu'nun kaderi ve geleceği üstüne ABD, Rusya, Çin ve AB ile eşit haklı ve eşit güçlü bir devlet olarak masaya oturup kararlarda yetki ve etki sahibi olacak küresel bir güç!

Vay be!

Vizyon (=Ufuk) diye ben buna derim.

Kıdemli ve düzenli Tırmık okurları geçen haftalarda bir kaç kez yazdığımı ve hepsinde de “Türkiye’nin Suriye konusunda bu kadar şahin kesilmesinin sebebi nedir” sorusuna cevap bulamadığımı itiraf ettiğimi hatırlarlar.

Davutoğlu’nun gözümden kaçan Konya konuşmasını okuduktan sonra sanki cevabı bulmuşum gibi geldi bana.

Size de öyle geldi mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"