20 Aralık 2013

Sakin bir gün geçirdik…

Başlığı yadırgadınız mı? Niye? Sahiden sakin bir gündü.

Başlığı yadırgadınız mı?

Niye?

Sahiden sakin bir gündü.

Olanlara bakalım:

İstanbul emniyet müdürü görevden alınıp merkez valisi yapıldı; yerine Aksaray valisi Selami Altınok getirildi. Önemli mi?

Gün boyu dört bakanın istifa edip etmediğine ilişkin medyada papatya falı açıldı. İstifa ettiler ya da etmediler. Önemli mi?

Ankara’da AKP tepesindeki siyaset erbabı toplantı üstüne toplantı yaptı. Bunun ne önemi var?  Bu günlerde başka ne yapacaklardı?

Fethullah Gülen, o ağdalı üslubu ile “İrticai faaliyetleri cezalandıran eski ve ünlü 163. maddeyi canlandırmaya çalışmak densizliktir” dedi. Yine aynı ağdalı üslupla olup bitenlerde kendisinin ve Cemaat’ın hiçbir dahli olmadığını söyledi. Bu mu önemli? Ya ne diyecekti? “Bizim çocuklara talimat verdim, onlar da Tayyip Erdoğan ve takımına karşı bu siyasal operasyonu başlattılar” filan mı diyecekti?

Yani…

Ne yeni bir tutuklama dalgası geldi, ne AKP’nin karşı darbesinin ipuçları belirdi.

Eh, en azından bu yazı yazılana kadar Tayyip Erdoğan da konuşmadı.

Demek ki bal gibi sakin bir gün geçirdik.

*    *    *

Ancak eğer siz de bencileyin gün boyu TV ekranlarından kağıt gazetelerin internet sayfalarına zıplayıp zapladıysanız at izinin it izine ne kadar  karıştığını ve epeydir rastlamadığımız, yaşamadığımız bir haber ve yorum kirliliğinin hepimizi nasıl kuşattığını fark etmişsinizdir.

Bir örnek, sadece bir örnek: Zekeriya Öz soruşturmanın tepesinden alındı mı, alınmadı mı?

Bilen beri gelsin…

Gelin şu bir kaç günün dökümünü yapalım; sapla samanı ayırmaya çabalayalım; haber ve yorum kirliliğinde -askeri deyimle- bir “mıntıka temizliği” yapmaya çabalayalım.,.

Buyrun

*    *    *

Ortada üç, dört öbekte toplanabilecek suçlar var. Altın kaçakçığılığından, döviz kaçakçılığına, oradan hiç birimizin hayatında görmediği ve görmeyeceği miktarlarda rüşvetlere, devlet olanaklarının utanmazlık sınırını da aşmış, hırsızlık sınırına girmiş bir yağmaya payanda yapılmasından imar ruhsatları ve arsa tahsisleri ile kentin canına okuyacak yolsuzluklara uzanan suçlar titiz ve başarı ile gizli tutulmuş bir savcılık-polis operasyonu ile açığa çıkarılmış.

Şimdi kadar sızan bilgi ve belgeler bile ortada ağır, çok ağır suçlar işlendiğini kanıtlıyor.

Demek ki bütün bu ağır suçları gözardı edip “Bu AKP’yi yıkmak, Tayyip Erdoğan’ı yok etmek için tezgahlanan siyasi bir komplodur” edebiyatının laf salatasından öte anlamı ve önemi yoktur.

Ne yani, bu suçları (evet suçları) ortaya ister Cemaat, ister ABD, ister bilmem kimler atmış olsun, suçlar suç olmaktan çıkıyor mu ?

Soruşturmayı yürüten polis şeflerini görevden alıp, savcılara el çektirip, emniyet müdürlerini makaslayıp, buna karşılık oğulları üstünden ya da doğrudan bu suça bulaşmış bakanları bunca gündür görev başında tutmak suçluların üstüne gitmek değil, bu suç yığınından mümkün olduğu kadar az hasarla çıkma hesabı yapmaktır. Pis bir hesaptır bu ve bu saatten sonra da nafile bir hesaptır.  Artık bu mızrak çuvala sığmaz, bu minareye de kılıf bulunmaz.

*    *    *

Peki, her biri ayrı bir soruşturma, kanıtlandığında da dava konusu olabilecek çeşitli suç öbeklerini aynı torbaya koyarak  operasyona geçilmesinin anlamı ne ?

Sorunun kırk tane cevabı yok: Bu operasyon siyasal bir hedefe ulaşmak için hazırlanmış ve düğmeye basılmış.

Besbelli.

Besbelli çünkü Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 11 yıllık AKP iktidarı taşıyamayacağı bir yara aldı. Düzeltilmesi neredeyse olanaksız bir itibar kaybına uğradı;  cila döküldü, takke düştü…

*    *    *

Mıntıka temizliği dedik.

Olup bitene “Ne yani polislerin, savcıların görevi suçu ve suçluları ortaya çıkarmak değil mi” deyip bizi sadece bir adli olayla karşı karşıya olduğumuzu inandırmaya çabalayanlara da yüz vermeyelim; ortadaki ağır suçlar demetini önemsizleştirip “Siyaseti, sivil iktidarı yıkmak için uluslararası bir siyasal komplodur bu” diyerek “demokrasi savunucusu” rolüyle aklımızı çelmek, bilincimizi bulandırmak isteyenlere de pabuç bırakmayalım…

Ortada “ya o, ya o” denecek bir seçme zorunluluğu filan yok.

Tersine “hem o, hem o” diye kavranması gereken hem siyasi bir saldırı, hem adli bir operasyon var.

Siyasal saldırı siyasal gerilim romanı yazarlarını kıskandıracak kadar usta işi…

İşlenen suçlar ise dürüst yurttaşları, hele hele AKP’yi iktidara taşıma ve iktidarda tutmayı dinsel inançlarının bir gereği olarak kavrayan yurttaşları seçmen kimlikleri ile hesaplaşmaya zorlayacak kadar  ağır…

Galiba bu toz duman dağıldığında özellikle AKP seçmenlerinin kendi kendileri ile hesaplaşmaları gereken bir süreç, bir yurttaşlık sınavı başlayacak…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"