Günlerdir, şu kayyım saldırısı üstüne "Yazmayan bir ben kaldım" diye eksikleniyor, "Yuf yani bana" diye kendimi azarlıyordum. Sonra gayrete geliyor; bilgisayarın başına çöküyor; bir kaç paragraf yazıyor; yazdığım kadarını bir kez daha okuyor ve...
...ve hemen siliyordum.
Nasıl silmem? Yazdıklarımın o kadarıyla bile, ben savcı olsam anında soruşturma açar; bununla yetinmem soruşturmanın sonuçlanmasını beklemeden tutuklama talebiyle en yakın sulh ceza hakimliğine başvururdum. En yakın (en uzak da olabilir, farketmez) sulh ceza hakimliği de nasıl olsa gözünü kırmadan, ince eleyip sık dokumadan, dosyayı okumadan tutuklama kararını yapıştırırdı. Sonrası malum...
O yüzden duraksamadan, yazdıklarımı hiç acımadan sildim.
Al baştan deyip yeniden bir şeyler yazdım. Yazdığım kadarını okudum ve duraksamadan sildim. Sonra al baştan yeni bir yazıya oturdum ve yazdığımı okudum ve duraksamadan...
Bu böyle sürüp gitti...
Anlaşıldı ki ben AKP iktidarının kayyım saldırısı üstüne yazamayacağım. Çünkü savcının eline düşmeden yazacak kadar hünerli bir gazeteci değil(miş)im.
Ustalarım boyuna "Öfkelenmek senin işin olamaz. Öfkeyle yazacaksan gazeteciliği bırak eşe dosta mektup yaz" derlerdi.
Çok haklılarmış.
Ama bütün meslek hayatı boyunca ne kokan ne bulaşan, tavşan boku bile olamayan, vakti zamanında tanıdığımız, selamlaştığımız kıdemli bir gazeteci, kaptığı köşeyi kaptırmamak azmiyle "Kayyım geldi Van rahatladı, Mardinli sevindi, Diyarbakırlı 'Oh dünya varmış' dedi!" diye yazınca gel de öfkelenme, ağzını bozma...
En iyisi bu konuda yazma...
Muhalefetin, başta Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP (valla oraya üye) olmak üzere tüm demokratik muhalefetin ayağa kalkmasını bekle...
* * *
Ama derkeeeen...
Deniz Zeyrek arkadaşımız yazısında Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP'nin en tepesinden haber getirdi. Kılıçdaroğlu konuşmuş:
- Bu tür olaylar yaşanınca sokağa çıkmak, protesto etmek gibi durumları doğru bulmuyoruz. Biz milletin ferasetine güveniyoruz...
(Gençler için: Feraset "çabuk kavrama, zihin uyanıklığı, geleceği doğru sezme yetisi" demek)
Bu sözün anlamı çok yalın : Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP'den feraset beklenmeyecek. Ana muhalefet partisi Türkiye 'de demokrasiye, hukuka, eşit yurttaşlık ilkesine yönelik hunhar saldırıya sadece demeç muhalefeti ile cevap verecek.
Yani cevap vermeyecek, verirmiş gibi yapacak
* * *
Demek kiiiii...
Demek ki kaldık AKP'nin haşmetli, azametli, ferasetli Reisi'nin insafına...
CHP kitlesinin, keza gözünü CHP'ye dikmiş, çoğu ayağa kalkmakta epey gönülsüz "demokrat muhalifler"i harekete geçirmek ancak AKP Reisi'nin atacağı adımlarla mümkün olacak.
Taze bir örnek yeter: AKP Reisi, 13 bin oy farkla kaybettiği İstanbul seçimlerini "Bunu saymam, seçim tekrarlanacak" deme ferasetini(!) göstermeseydi, CHP kitlesinin tümü ayağa kalkmaz; CHP'ye gözünü dikmişler kımıldamaz; gittikleri tatil beldelerinden oy vermeye dönmezlerdi.
Ama Reis'in feraseti İstanbul'da, hatta oy vermeyecekleri halde İstanbul dışındaki kitleleri de ayağa kaldırdı. Sonuç: 800.000 oy farkı!..
Şimdi umutla bekliyorum. Reis'in ferasetine güveniyorum.
Haydi Reis, bir gayret!.
Diyarbakır, Mardin ve Van'ı kayyıma devretmek yetmez. Batman, Siirt, Kars, Iğdır, Hakkari ile filan oyalanma. Doğrudan en acıtacak yere vur: Ankara, İstanbul, Antalya, Adana, Hatay, Muğla belediyelerini derhal ve hemen kayyıma devret...
Bu senin için doğru ve ileri bir adım. Sen ülkedeki gerginliği tırmandırmakta kararlısın. Dediğimi yapar, bu kentleri kayyıma devredersen memleket tam senin istediğin gibi olur, gergin değil gepgergin olur.
Ama atacağın böyle bir adım asıl demokrasinin işine yarar; demokratik muhalefetin önünü açar, destek olalım derken köstek olanları silkeler, kendileri silkelenmezlerse taban silkeler.
Umudum sensin Reis...