2001 yılının 29 Ocak'ında Fransız Parlamentosu ülkedeki Ermeni diasporasının etkisi ve katkısı ile ''Fransa, 1915 yılındaki Ermeni soykırımını tanır" başlığını taşıyan bir yasa tasarısını oyladı ve kabul etti. Türkiye ayağa kalktı.
Henüz öldürülmemişti.
Türkiye medyası da henüz AKP tarafından tutsak edilip, satın alınmamıştı. TV kanalları onu çağırdılar. Bir kanaldan çıkıp öteki kanala koşmacasına ekranlara çıktı. Yüzünde acılı bir gülücük, sesinde ödünsüz bir netlikle konuştu:
- Şimdi gidip Paris'te Concorde Maydanında bir taşın üstüne çıkacağım ve olanca gücümle haykıracağım: '1915'te Anadolu'da Ermenilere soykırım yapılmamıştır'. Ardından Türkiye'ye gelecek, Ankara'da Güven Park'ta bir taşın üstüne çıkacağım ve olanca gücümle haykıracağım: '1915'de Anadolu'da Ermenilere soykırım yapılmıştır'... Fransa devleti bir kolumdan, Türkiye devleti öteki kolumdan tutup çekecekler. Belki beni ikiye ayırıp parçalayacaklar. Ama ben sözlediklerimden bir adım geriye atmayacağım.
Ölümüne kadar geri adım atmadı. Fırsat bulduğu her yerde Türkiye'nin 1915'le yüzleşmesi gerektiğini anlattı.
Antalya'da saldırıya hazırlanan bir grubun doldurduğu bir salonda aynı cümleleri korkusuzca tekrarladı. Saldırmaya hazırlananlar bu yiğit sesin karşısında ayağa kalkıp onu alkışladılar...
Marsilya'da ona "Sen kemalizmin ajanısın... Sen Ermenilere ihanet ediyorsun" diye bağıran Ermeni milliyetçilerine sözlerinden milim ödün vermeden seslendi. Konuşması bittiğinde salondaki yaşlı Ermeniler sessizce somurtuyor, genç Ermeniler ise onu alkışlıyordu.
Adı Hrant'tı. Soyadı Dink.
* * *
1915'de Anadolu'da ne oldu?
İttihat Terakki iktidarının ideolojik çizgisinin omurgasında yer alan "Anadolu'nun ve sermayenin Türkleştirilmesi" hedefinin en kanlı adımının atıldığı 1915 bir "tehcir" (zorunlu göç ettirme) midir, yoksa Anadolu'nun en kadim halklarından Ermenilerin bu topraklardan kazınması mıdır?
Bu soru milliyetçi önyargılarla, yalancı tanıklarla, abartılı tanıklıklarla cevaplanamaz; gerçek gün ışığına çıkarılamaz; 1915 ile bu yöntemle yüzleşilemez.
Soruyu ve konuyu tabu kılıp, suskunluk zırhının ardına çekip geçiştirilemez de.
Tartışmayı belgeler, sağlam ve doğruluğu sınanmış kanıtlar üstünden yürütmek hem bilimsel dürüstlüğün gereği, hem yüzleşmekten çekinmeyen bir yurttaş cesaretinin göstergesi.
* * *
T24'de, rahip Krikor Gergeryan Arşivi'nin tasnifinin ve kataloglanmasının bittiğini ve kamuoyuna açıldığını anlatan "Belgelerle 1915 ve sonrası: Gergeryan arşivi" başlıklı bir haber okudunuz.
Okumadıysanız, gözünüzden kaçtıysa tıklayın ve mutlaka okuyun:...
1915'in tartışmasız en iyi uzmanı sayılan profesör Taner Akçam ve 10 kişilik ekibi pösteki sayarak, iğneyle kuyu kazarak Krikor Gergenyan arşivini kullanılabilir, yararlanılabilir hale getirdiler.
Bu olağanüstü emeğe alkış tutalım.
1915'e ve sonrasına doğruluğu titizlikle sınanmış belgelerle ışık tutan bir arşivden söz ediyorum. Salt akademisyenlerin değil Ermeni sorunu ve 1915 üstüne söz söyleme hakkı olduğuna inanan, ihtiyacını duyan herkesin yararlanabileceği bir kaynak bu. 1915'in üstüne örtülen kalın örtüyü hiç olmazsa bir ucundan kaldırıp günışığına kavuşturan bir kaynak.
Bu değerli emek ürünü iki gün önce 12. ölüm yıldönümünde andığımız yiğit yurttaşımız Hrant Dink'e bir armağan olsun...