03 Ekim 2012

Özeleştirimdir

Dünkü “Cumhuriyet Muhabiri Kongre Salonundan Bildiriyor” başlıklı Tırmık hakkettiği tepkiyi ilkin ve erkenden kadim yeğenim, Birgün yazarı Doğan Tılıç’tan buldu...

 

Dünkü “Cumhuriyet Muhabiri Kongre Salonundan Bildiriyor” başlıklı Tırmık hakkettiği tepkiyi ilkin ve erkenden kadim yeğenim, Birgün yazarı Doğan Tılıç’tan buldu. Niksar’lıdır, köylüdür ya, sabahın köründe işbaşı yapar. Sanırım dün sabahın ilk işi de “Aydın Abi”sini her zamanki çelebi üslubu ile acıtmadan, dostça, ama sözünü de esirgemeden eleştirmek olmuş.

Kısacık bir e-posta. Aynen şöyle:

“Aydın abi, kongreye alınmayan başkaları da vardı; ama köşe yazısı işte, köşenin sınırları var. Bir cümlede diğerlerinin de adını ansan, başka gazetecilere de diğerlerinin nöbetçi muhabirliğini versen, hem köşenin sınırlarını taşardı belki, hem de bu kadar vurucu olmazdı yazı. Ellerinden öperim. Doğan”

Ne diyeyim?

Ne denir?

Doğan Tılıç haklı ve bana da utanmak düştü.

AKP’nin elebaşıları 6 gazete ile 2 TV kanalına yasak koydu. Gazeteler Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Sözcü, Aydınlık, Yeniçağ’dı. TV kanalları da İMC ve Ulusal kanal.

Tamam meslekte on uzun, güzel ve keyifli yılımı geçirdiğim Cumhuriyet’e karşı özel bir duyarlığım olması doğal. O ilkel yasak kararına refleks hızındaki tepkimin Cumhuriyet’le sınırlanması da doğal.

Ama doğal olanın ille de doğru olduğunu kim söyleyebilir?

Kaldı ki yazı Cumhuriyet’e yapılan bir haksızlığa itiraz etmek üzere değil, iktidardaki bir partinin yürekler acısı bir zavallılıkla “Bana sert muhalefet yapıyorlar, öyleyse ben de onları kongreme almam” kabadayılığına karşı yazılmıştı.

Öyleyse bana lafı gevelemeden, evirip çevirmeden, “Ama, fakat, lakin” parantezleri açmadan yanlış yaptığımı kabullenmek, kendimi eleştirmek ve geri kalan beş gazete ve iki TV kanalındaki meslektaşlardan özür dilemek düşer.

Siyasal çizgilerine hiç katılmayabilirim, taban tabana zıt da olabilirim, ki çoğuyla öyleyim, ama bu demokratlıkta çifte standardın her zaman reddedilmesine inanmış, çeşitli konuşma ve yazılarında bunu vurgulamış biri için mazeret oluşturamaz,

Şiddet çağrısı içermedikçe, nefret suçu işlenmedikçe farklı düşüncelerin ifade edilmesindeki bütün engellerin kalkmasına inanıyorsak, ki inanıyorum, AKP elebaşılarının demokrasi suçu (ayıbı değil suçu) Cumhuriyet’i de yasaklı gazeteler arasına katmak değil, gazete ve TV kanallarından kendine uzak bulduklarını kongre salonuna sokmamak, halkın haber alma hakkını (ihtiyacını değil hakkını) engellemektir.

*    *    *

Yazı Doğan Tılıç yeğenimle başladı, onunla bitsin:

“Yeğenim, birlikte başladığımız, epey birlikte yürüdüğümüz Birgün macerasından bu yana o kadar çok konuda o kadar haklı çıktım ki, arasıra ‘Yav bir kere de şu benim sevgili yeğenim haklı çıksa da ödeşsek’ diye içimden geçirdim. İşte o an geldi. Bu defa sen haklısın. Senden, eski göz ağrılarımdan Birgün başta olmak üzere beş gazetede ve iki TV kanalımdaki meslektaşlarımdan içtenlikle özür dilerim…”

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"