22 Kasım 2012

Ortadoğu: Kan, Kin ve Petrol

Gel gör ki Obama yönetimi, Mısır önderliğinde bir arabuluculuğu devreye sokuyor. Türkiye’ye de bazı ödevler veriliyor...

 

Önce kaba fırça darbeleriyle bir tablo çizelim:

Filistin: AKP iktidarı ve onun başı Gazze şeridindeki Filistinli Arapların tepesine ölüm olup yağan Israil’e kükrüyorlar: Hesabı sorulacaktır !..

Gel gör ki Obama yönetimi, Mısır önderliğinde bir arabuluculuğu devreye sokuyor. Türkiye’ye de bazı ödevler veriliyor ama asla başrol değil. Ortadoğu’da islam dünyasının liderliği düşleri görüp yağıp gürleyenlerin yetinmek istemeyecekleri ama zorunlu oldukları bir rolden ibaret. Diplomasinin incelikli ve pek de incitmeyici dili kullanılarak ve fakat “Yetinir mi, yetinmez  mi” hesapları yapılmadan biçilmiş bir rol…

Suriye: AKP iktidarı ve onun başı 6 ay ömür biçtikleri Baas iktidarının yerine Suriye’de kurulacak düzeni belirlemek için gözü kara ilişkiler kurdu, gözü (kap)kara girişimlerle Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) denen ve Suriye’deki Sünni köktendincilerin ağırlıkta olduğu güçleri silahla, parayla destekledi.Suriye Ulusal Konseyi (SUK) denen başı kıçı belirsiz bir hareketi Suriye’nin resmi yönetimi olarak tanıyacak kadar ileri gittiler ve yapayalnız kaldılar.

Suriye’de Baas yönetimine seçenek oluşturacak bir  muhalefet hareketine  çeki düzen verecek toplantı Türkiye’de değil Katar’da toplandı ve orada da Türkiye’ye bir rol verildi. Ama asla başrol değil. Suriye’nin geleceğinde asıl söz sahibi olacak güçler arasında Türkiye’ye de “Tamam peki, sen de varsın” dendi ama sonunda Katar’da kurulan yeni bir muhalefet konseyi (kısaca: SUKO) Türkiye’den talimat alan bir örgütlenme olmaktan çok uzak. Paralar Katar ve Suudi Arabistan’dan, talimatlar Washington’dan…

Irak:  Ortadoğu’ya ve İslam dünyasına liderlik etmek için kolları sıvayan ve “Komşularla sıfır sorun” teorisinin mucidi ve teoriyi batıranı olan Dışişleri Bakanını Bağdat’a filan yollayıp Irak’a da çeki düzen vermeye kalkan AKP iktidarı ve onun başı, önce Irak yönetiminden “Dostluk tamam da içişlerimize karışma komşu” zılgıtı yedi. Ardından Irak’ta iktidarı elinde tutan ve Şii çoğunluğun desteğiyle ayakta duran siyasal odakla ters düşen Cumhurbaşkanı yardımcısı  Tarık El Haşimi’ye, “sünni kardeşliği” gayretiyle olsa gerek, Türkiye kucak açtı. Irak yönetimi ile de ipler hemen hemen koptu.

Şimdi Irak’ta yeni bir içsavaş olasılığı güçleniyor. Barzani’nin başında olduğu Irak Kürdistanı özerk yönetimi ile Bağdat arasındaki siyasal küslük, silahlı çatışma aşamasına evriliyor. Türkiye’nin, hemen güneyindeki bu yeni krizde bırakın başrol oyuncusu olmayı, figuran bile olamayacak kadar eli kolu bağlı. Elini kolunu da “Ortadoğunun yeni düzenini belirleyen güç olma” düşleri yüzünden bizzat kendi bağladı.

Yazının başında kaba fırça darbeleriyle çizeceğimizi söylediğim tablo için bu kadarla yetinelim.

Sünni, Şii, Nusayri, Musevi, Hıristiyan… Arap, Acem, Yahudi, Kürt… Herkesin ötekine kin duyduğu, kinin kana dönüştüğü bir bölgede AKP iktidarı ve onun başı başrol oyunculuğuna kalkıştı ve varılan nokta yukarıdaki tabloda kabaca tanımlandı.

*    *    *

ABD’nin, AB’nin, Uzakdoğu’da Japonya’nın, Çin’in atardamarlarından petrol akması lâzım ve bunun sürekli ve güvenli akması lâzım. 

Yeryüzünün en büyük petrol kaynakları ise başta Irak olmak üzere Ortadoğu’da. O petrolün askeri ve siyasal güvenceye alınması bütün Batı ve Uzakdoğu dünyası için uğrunda her şeyin göze alınabileceği ve onun bunun burnunu sokmasına izin verilmeyecek kadar önemli. Israil, ABD’deki “Yahudi lobisi”nin torpili yüzünden korunup kollanmıyor. Ortadoğu petrollerini koruyup kollayabilecek ve batının ve uzak doğunun enerji ihtiyacını güvenceye alabilecek siyasal ve ileri teknoloji ile donanmış askeri bir güç olduğu için korunuyor, kollanıyor; korunacak, kollanacak.

Böyle bir bölgede yeni haritalar çizecek, bölgeyi yeniden düzenleyecek başrol oyuncusu olma düşleri ile Türkiye’yi maceradan maceraya sürüklemeye kalkışan AKP iktidarı ve onun başının bu gerçeği göremediğine, görüyorsa bile aşabileceği ham hayaline kapıldığına artık pek kuşku kalmadı.

Ürkütücü olan da bu.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"