04 Kasım 2020

Onun Bir Can’ı var ve sahiden Yorulmaz

Siz dilerseniz "Selahattin Demirtaş için" diye okuyun. Dilerseniz "Ayhan Bilgen için" diye okuyun. Dilerseniz "Aysel Tuğluk için, Sebahat Tuncel için" diye okuyun...

Bircan Yorulmaz’ı tanır mısınız?

Ben tanırım. İyi tanırım…

Tanıdıklarım içinde adı ve soyadıyla bu kadar uyumlu bir ikinci kişi yok.

Zekâsı, entelektüel düzeyi, kültürel birikimi, çalışkanlığı ile istese herhalde han hamam, apartman, servet sahibi olurdu. O "bir can" ile yetinmeyi yeğledi.

Kelime oyunu yapmıyorum. Bu cümle ondan:

- Amaaaan Aydın abi, bir canım var. Yeter de artar bile. Daha ne isterim…

Ya soyadı?

Bircan’la pek çok etkinlikte birlikte oldum. "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eyleminde, "Irak’ta savaşa hayır" kampanyasında, "Bağımsız sol aday Baskın Oran" seçim kampanyasında, Barış Girişimi’nin irili ufaklı etkinliklerinde, "Hrant’ın arkadaşları" grubunda,. Sonra…

Ay yeter!..

Ben yazarken yoruldum da saymaktan vazgeçtim, o hiç yorulmadı…

O yüzden bugünkü Tırmık Bircan Yorulmaz için yazılıyor…

* * *

Ama siz dilerseniz "Selahattin Demirtaş için" diye okuyun.

Dilerseniz "Ayhan Bilgen için" diye okuyun.

Dilerseniz "Aysel Tuğluk için, Sebahat Tuncel için" diye okuyun.

Dilerseniz 6 yıl önce açılmış ve kapatılmış bir dosyayı 6 yıl sonra yeniden ısıtıp "Kobani Dosyası" başlığı altında açılan soruşturmada tutuklanan "17 HDP’li için" diye okuyun.

Dilerseniz yazıyı "Kobani Dosyası" sınırlamayın…

Silivri zindanında üçüncü yılı da geriden bırakan Osman Kavala için… Aynı zindanda sessiz sedasız yatan Ahmet Altan için… Hukuk savaşçısı olmayı seçtikleri için hapise tıkılmış Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları için… Gültan Kışanak için… Diyarbakır’ın seçilmiş ve seçildiği için hapse atılmış belediye başkanı Selçuk Mızraklı için…. Halkın haber alma hakkını savundukları için AKP yargısınca hüküm kesilmiş kadın ve erkek haberci meslektaşlarım için…

Ah, sonu yok bu listenin. Ülkenin dört bir yanında adaleti, yurttaş ve insan haklarını, özgürlükleri, hukuku savundukları için AKP yargısınca hapse mahkûm edilen, tutuklanın, tutuklulukları ceza infazına dönüştürülmüşlerin tümünü tek tek saymak mümkün değil…

İster istemez hepsi için ve hepsi adına Bircan Yorulmaz’a döneceğim…

* * *

Hangi Bircan Yorulmaz’dan söz edeyim size?

Hak savunuculuğunda en önde, sessiz sedasız, adını ününü duyurma kaygısı olmadan iş üreten, sorun çözen ve yüzünden ona pek yaraşan gülücüğü eksik etmeyen Bircan Yorumlmaz’dan mı?

Yoksa HDP saflarında gün geldiğinde yönetici; gün geldiğinde sıra neferi; gün geldiğinde "parti hamalı" Bircan Yorulmaz’dan mı?

Yoksa Açık Radyo’da hazırlayıp sunduğu tadına doyulmaz "Kulis Sesleri" programlarında tiyatro dünyasının görünmeyen, bilinmeyen yüzü "kulis"ten bizlere anılar, sorunlar, fısıltılar aktaran Bircan Yorulmaz’dan mı?

Yoksa…

Yok hayır, bu genç kadını anlatmanın da sonu yok…

Bu kadarı yetsin…

* * *

İşte bu Bircan Yorulmaz şu günlerde Sincan Cezaevi'nde volta atıyor.

Hani şu devlet nikâhı ile evlenmiş, nikahın ardından ayağının tozuyla "Saray’ı ziyaret edip ağırlanmış, onun da ardından dini nikahı da eksik etmemiş "lâik" Türkiye’nin Ankara Başsavcısı'nın yönettiği yargı kurumu olan Ankara savcılığının HDP’nin yükünü taşıyan bütün ekibi susturmak, siyaset dışında tutmak için kolları sıvadığı ve bula bula 6 yıl önceki olayları bahane ettiği Kobani Dosyası adlı soruşturma bağlamında tutuklandı. Çünkü o dönemde HDP’de yönetim sorumlularından biriydi.

Peki 16 arkadaşıyla birlikte 25 Eylül’de gözaltına alınıp 2 Ekim’te tutuklanan, o gün bu gün iddianamesi yazılmayan (yazılamayan diye de okuyabilirsiniz) Bircan Yorulmaz neyle suçlanıyor?

Uzun uzun yazmaya gerek yok. AKP iktidarının icat ettiği ve ülkemizin her yerinde "tutuklama makinesi" olarak işlev gören sulh ceza hakimliğinin "tutuklama kararı gerekçesini" okumak yeterli. Bu hukuki bir ayıptan öte anlam taşımayan gerekçeyi değerlendirmek için hukuk eğitimi görmek gerekmiyor. Adalet duygusu ve sağlıklı bir mantık sahibi olmak yeter.

Berbat bir Türkçe ile yazılmış "gerekçe"nin ilgili bölümünü aynen aktarıyorum:

"…üzerlerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme ve öldürmeye teşebbüs ve suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak silahla birden fazla kişi ile yağma suçlarını işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulundu…"

Bence bu "gerekçeyi" okumak bu hukuk cinayeti ve sinsi siyasal saldırıyı anlamak için yeter.

Siz de "yeter" dediniz mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"