24 Şubat 2012

Ölmeye Yatmak...

İki siyasi hareket ölüme yatıyor. Hatta biri çoktan yattı; öteki yarın yatacak.

 

İki siyasi hareket ölüme yatıyor. Hatta biri çoktan yattı; öteki yarın yatacak.

Yarın yatacak olandan başlayalım.

Anladınız sanırım: CHP’den söz ediyorum. 

Ölüme yatmak CHP için fazla sert, fazla abartılı görülebilir. Ben öyle düşünmüyorum. Tarihinin en zorlu ideolojik bunalımını yaşayan, “Olmak ya da olmamak eşiği”nde duran CHP’de yarın ve belki de öbür gün 1000’i aşkın delege tüzük tartışacak. Üstelik belki de tartışamayacak. Çünkü CHP’de milattan önceden beri siyaset yapan Önder Sav’a bağlı delegeler kurultay salonu yerine Anıt Kabir’e çıkma niyetindeler. Delege olacak kadar siyasal ilgileri yoğun bir CHP’li’nin Önder Sav’a niye bağlanacağı sorusunu bir yana bırakıyorum (zaten cevabı bilmiyorum);  tüzük değişirse ya da değişmezse CHP’nin geleceğinde ne gibi bir etkisi olacağına ilişkin herhangi bir cevapları var mıdır dersiniz?

Hiç sanmıyorum.

CHP’de olup bitenler derin bir ideolojik yarılmanın bütün belirtilerini taşıyor. Ancak genel merkez yönetiminden, parti içi muhalefet kanatlarına, onlardan  delegelere kadar uzanan geniş bir kesim ya bu ideolojik yarılmayı tartışacak, hesaplaşacak, karşıtlarıyla ideolojik düzlemde yarışacak cesareti taşımıyor ya da bunları tartışacak siyasal kültüre sahip değiller.

Siz hiç tüzük değişikliği ile bunalımlarını aşan, sağlığına kavuşan bir siyasal örgüt, bir parti gördünüz mü ?

Besbelli CHP’de  aynı parti çatısı altında bulunmaları mümkün olmayan iki kanat var.

Biri “CHP devleti kuran partidir” diye şişinip, “devlet partisi” gibi tuhaf bir kavrama sarılmış.  “Devlet partisi olmaz, devleti kendi programı doğrultusunda yönetmeyi hedefleyen siyasal parti olur” gibi neredeyse lise çocuklarının bile düşünüp bulabileceği bir gerçekten habersizler. Devlet partisi’nin ancak Mussolininin “korparatif devlet”inde mümkün olduğundan habersizler. Adı konmamış bir milliyetçilik; saklanmaz hale gelen bir devlet tapıncı içinde 1930’ların CHP’sinin düşünü kuruyorlar.

Öteki kanatsa “Soslal demokrat bir partiye dönüşelim ama Kemalist ideolojiyi de ihmal etmeyelim. Sosyal demokrat olalım ama sosyal demokrasinin kökeninin Marksizm olduğunu bir yana bırakalım” diye bir sağa bir sola savrulup gidiyorlar. Daha doğrusu gitmiyor, yerlerinde sayıyor ve gidiyoruz sanıyorlar.

Her iki kanat da ötekilerle aynı çatı altında barınmalarının hem mümkün olmadığının, hem de bunu zorladıkça zaten erime sürecindeki CHP’yi kestirmeden “partiler mezarlığı”na yollayacaklarının farkında değiller (gibi).

İşte böylesine derin bir bunalımın göbeğindeki CHP sorunlarına tüzük değişikliği ile çare arıyor.

Buna ölmeye yatmak deyince haksızlık mı ediyorum?

*    *    *

Bir başka ölüme yatan siyasal hareket var: BDP.

Şu an için sadece iki BDP milletvekili ölüme yattı. Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu Şırnak Milletvekili Selma Irmak ve Mardin Cezaevi'nde tutuklu Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız.

Medya bu iki Kürt siyasetçinin ölüme yattığını ancak öteki, yani tutuklu olmayan milletvekili arkadaşları TBMM’de onlara destek amacıyla iki günlük açlık grevi yaptıklarında haber değeri gördü.

Oysa iki BDP milletvekili soylu bir hedef uğruna ölüme yattılar.

Her ikisi de hukukun ırzına geçilerek seçilmişliklerine rağmen hapiste tutulmalarına itiraz edip, tahliye edilmelerini sağlamak için ölüme yatmadılar.

Onlar barış için görüşmelerin (müzakerelerin) yeniden ve bir an önce başlaması için yaşamlarını ortaya koyuyorlar. Sadece bunun için...

Başbakanın yakın çevresindeki danışmanların ve Cemaat’ın  “Direnen son Kürt kalana kadar kıralım. Geridea kalacak boyun eğmiş Kürtlere de bazı haklar tanıyalım” diye özetlenebilecek militarist çözümlerinin iyiden iyiye ağır bastığı şu günlerde bu iki tutuklu milletvekilinin ölüme yatma kararları önemlidir, anlamlıdır, saygıdeğerdir; desteklemek bir özgürlük ve demokrasi ödevidir...

Silahları susturmak için bazan bedenleri mermi yapıp namluya sürmek gerekebilir. Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız’ın yaptıkları da bu ve bundan ibaret...

*    *    *

Siyasal  alanda iki “ölmeye yatmak’tan söz ettim.

Biri ağır hasta partisine tüzük tedavisi uygulayarak ölümü çabuklaştırıyor, partisini ölüme yatırıyor...

Öteki barış için ölmeye yatıyor.

Tarihin bu iki olguyu aynen böyle değerlendireceğine kuşkum yok.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"