17 Kasım 2019

Olağanüstü "Olağan İşler" kitabı…

Kitabın başında kazık kaktım. Okudukça sinirlerim allak bullak oldu; sinirler allak bullak oldukça daha soluksuz okumak farz oldu…

İki gündür bir kitap okuyorum.

Okumaya şöyle bir göz atmak niyetiyle başlamıştım. Sonra… Sonrası kötü geldi. Kitabın başında kazık kaktım. Okudukça sinirlerim allak bullak oldu; sinirler allak bullak oldukça daha soluksuz okumak farz oldu…

"Farz"ı yerine getirdim ve biraz önce kitap bitti…

Kısa bir soluklanma molasının ardından işte bilgisayarımın başındayım…

* * *

Cumhuriyet'te uzun yıllar kapı yoldaşlığı yaptığımız Çiğdem Toker'in yeni kitabından söz ediyorum. Onun mesleki olarak yıllardır at koşturduğu bir alandan söz eden bir kitap: Kamu İhalelerinde Olağan İşler.

Tekin Yayınları'ndan çıkan kitap bu günlerde kitapçı raflarında boy gösteriyor ya da göstermek üzere…

Sizlere kitabı anlatacak değilim. Zaten anlatılacak gibi değil. Almanız, okumanız ve benim gibi sinirlerinizin allak bullak olması lazım.

* * *

Ünlü ve saygın mimar Doğan Hasol, iki yıl kadar önce duyurmuştu:

"… Kamu İhale Yasası son 16 yılda 186 kez değiştirildi. Bir yasa ortalama ayda bir niçin değiştirilir acaba? Yasaya göre mi ihale, ihaleye göre mi yasa?"

Ekonomiyi inşaat demiri ve çimentoyu karıştırıp betona çevirmekten ibaret sanan cehalet ve bu ekonomik intihardan farksız tercihi defalarca duvara toslanmasına rağmen inatla sürdüren AKP iktidarı (AKP Reisi diye okuyunuz) gerçekten de Kamu İhale Yasası'nı bazen açıkça, bazen torba yasaların içine sıkıştırıp saklayarak hemen her ay değiştiriyordu. Bunun "Pis işler döndürülüyor besbelli" anlamına geldiği belliydi.

Bunu öyle "israf" hatta "yolsuzluk" filan gibi aşınmış terimlerle nitelemek konuyu ve sorunu yumuşatmak olur. Çok daha kapsamlı, sert ve acıtıcı bir terim kullanmak gerek.

Böyle bir terim kullanabilirsiniz. Ancak bunu somutlar, kanıtlarıyla sergilerseniz yapma hakkınız olur.

Çiğdem Toker bunu yapmış.

Eğer bu meslekte habercilikten, hele kuru ajans haberciliğinin ötesine geçen analitik haber'den anlıyorsam, ki gereksiz alçak gönüllülüğe yer yok, yazı işleri masalarında yıllar geçirdim, yani iyi anlarım; Çiğdem Toker'in kitabı baş öndürücü, şapka çıkartıcı bir emek ürünü.

İster pösteki saymak deyin. İster iğneyle kuyu kazmak deyin, ister sabır taşı çatlatmak deyin, sonuçta ortada sahiden muazzam bir emek var.

* * *

İyi de bir çoğunu henüz gazete yayınlanmadan. Cumhuriyet yazı işleri masasında okuduğum bu yazıları, hep birlikte Cumhuriyet'ten koptuğumuzda Sözcü'de yayınlanmaya başlayan yazıları okudum. Şimdi o yazılar temelinde kotarılmış bir kitap beni neden bu kadar etkiledi ?

Cevap pek yalın: Onlar tek tek gazete yazılarıydı. Her gazete yazısı gibi ömürleri 24 saatten ibaretti.

"Olağan İşler" kitabı seçilmiş köşe yazılarının bir kitapta toplanması değil. (Öyle olsaydı okumazdım). O yazıları bir araya getirdiğinde yürek acıtan, isyan duyguları kabartan bir tabloyu gözlerimizin önüne seren bir kitap.

17 yıllık AKP iktidarında Kamu İhale Yasası'nın neden 186 kez değiştirildiğini ancak bu toplu tabloya bakınca çok daha iyi anlıyoruz. Ortada israf değil, yanlış ekonomi politikası filan değil, yolsuzluk da değil çok daha kapsamlı, çok daha ürkütücü bir suç var ve kitap bunu hemen her sayfasında bir daha, sonra bir daha, sonra bir daha kanıtlıyor.

* * *

Osmanlı "Marifet iltifata tabidir" demiş.

Çiğdem Toker'in Tekin yayınlarından çıkan "Kamu İhalelerinde Olağan İşler" kitabı olağanüstü iltifatlara tabi olsun…

Okuyunca bu abartılı gibi görünen şu son satırların çok haklı olduğunu göreceksiniz.

Bana güvenin…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim