Yılbaşında sevdiklerine armağanlar verilir ya, işte tam da öyle oldu. Biten yılın son günü (dün) haftalardır bizi hop oturtup hop kaldıran “Seferberlik Tetkik Kurulu” macerasında mutlu sona ulaşıldı. Gözaltına alınan albayın, binbaşının savcılıktaki ifadeleri, ardından kurulun başkanı Albayın açıklaması içimizi rahatlattı.
Bu yeniyıl armağanı gibi haberin neresinden başlamalı bilemiyorum...
Bir kere bilgi sızdırdığından kuşkulanıldığı için takibe alınan askeri personel bir albaymış ve o albayın bilgi sızdırmadığı anlaşılmış... Tek başına bu haber bile sevinmemize yeter. Düşünsenize dört bir yanımızı sarmış olan ve bizi bölüp parçalamaktan başka hiç bir dertleri olmayan dış mihraklarla, onların hizmetine koşan iç mihraklara bilgi sızdırılsaydı halimiz ve ülkemiz ne olurdu?
Ama armağan paketi bundan ibaret değil.
Cebinde Arınç’ın evinin adresi yazılı bir pusula çıkan ve su içme bahanesiyle o pusulayı yutmaya çalıştığı söylenen Albay E.Y.B. de ifadesinde o kağıdı cebine polisin koymuş olabileceğini söyledi. Doğrudur. Ben mesleğe başladığımda polis henüz ilkeldi. Başını yakmak istedikleri kişinin cebine esrar koyar, sonra da "Esrar bulduk" diye adamı yakalayıp içeri tıkarlardı. Arada geçen sürede polis de gelişti, teknik ve entellektüel yapısını zenginleştirdi. Artık esrar değil "pusula" koyuyorlar... Ama neyse ki bu kez Seferberlik Tetkik Kurulu’na bu kara çalma oyunları bozuldu...
Zaten albayla birlikte yakalanan binbaşı İ.G.’nin ifadesi de pusula numarasını boşa çıkarıyor. Binbaşı "pusula yutuyordu, yutmuyordu" itiş kakışından sonra bindirildiği polis aracında tutanak kağıtlarının altını karıştırmış ve o pusulanın bir benzerinin daha orada bulunduğu görmüş. Sadece olayla ilgili tutanak düzenlenirken bunu söymeyi unutmuş. Sonra hatırlamış ve savcılara bir bir anlatmış.
Bu durumda yakalanan Albay ile Binbaşı’da bulunan ve üstünde Meclis Başkanının evinin ayrıntılı bir krokisi yer alan kağıt sorusu açıkta kalıyordu. Ama kalmadı. Ona da Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanı Albay açıklık getirdi. O kroki Meclis Başkanının evinin krokisi değil, bilgisayarı tamirciye götürecek ere verilen ve bilgisayar tamircisinin yerini tarif eden krokiymiş. Zaten er krokiye rağmen bulamamış. Oysa kroki pek ayrıntılıydı. "Şu caddeye gir, sağdan ikinci sokağın köşesindeki evi bul. İki katlı, pembe boyalı, kapısı gri, pencere pervazları sarı. İşte o evi sağına alıp elli adım yürürsen sol çaprazda bilgisayar tamircisinin dükkanını bulacaksın" gibisinden çok ayrıntılı imiş ama cahil er bu kadar ayrıntıya rağmen bulamamış...
Yani...
Yani bir haftadır bize oynatılan "Arınç’a suikast, Meclis Başkanının evini tarassut, bilgi sızdırana takip, kozmik odada yakılan kağıtlar" gibi iddialar içeren berbat senaryo boşa çıktı ve rahat bir nefes aldık.
Bundan iyi yeniyıl armağanı mı olur ?
* * *
Sizlere bir armağan da benden. Yeni yıla gülerek başlayın diye bir fıkra anlatayım.
Adam zorlukla taşıdığı bir çanta ile gümrükten geçerken, gümrükçü "Ne var o çantanın içinde" diye sormuş. Adam pişkin pişkin omuz silkmiş, "Mühim bir şey değil, demiş, tavuk yemi var..."
Gümrükçü şüphelenmiş, çantayı alıp açmış. Çanta tıka basa Rolex saatlarla dolu. Adama bakıp sormuş:
- Bu ne bu? Hani tavuk yemiydi ?
Adam hâlâ çok pişkin:
- Valla, demiş, ben bunları tavukların önüne serpiyorum. Yerler mi, yemezler mi bilemem. Bu tavukların sorunu...
Size neşeli, bol gülücüklü, bol armağanlı bir yıl dilerim...