08 Mart 2010

Oh Be, Soykırım Dediler !..

Sonrası kof bir siyasal analiz, saf bir laf kalabalığıydı. Soruma beni ikna edecek bir cevabı hiç almadım, alamadım...

Düzenli Tırmık okurları biliyor, birkaç günlüğüne Berlin’deydim. Orada, Berlin Eyalet Parlamentosu'nda Sol Parti (Die Linke) milletvekili olan Türkiye kökenli, akıllı, cin gibi zeki bir kadın arkadaşım, “Almanya’da şu günlerde Ermeni sorunu yeniden tartışma konusu olmaya başladı. Biz de partide tartışıyoruz” dedi. Koşullar uzun bir tartışmaya elverişli değildi, kestirmeden gittim, “Almanlar soykırım konusundaki suç ortaklıkları ile mi yüzleşecekler” diye sordum.
Gerçektir. Adına isteyen soykırım desin, isteyen tehcir, isteyen cankırımı, isteyen neyse ne desin, ama Anadolu’yu Türkleştirme gibi “ırkçı” bir siyasal projeyi uygulamaya sokan İttihat ve Terakki çetesinin somut (Bir daha: Somut) suç ortağı o dönemde Almanya’da iktidarı elinde tutan Prusya militarizmidir...

Eğer önümüzdeki dönemde Almanya, “1915’de Anadolu’da Ermenilere soykırım uygulanmadı demek suçtur” gibi bir yasayı kabul ederse bu tarihin sahiden yürek burkan bir ironisi olacak...
Ama Fransa ve İsviçre’ye göre biraz gecikerek, Almanya ve İspanya’ya ise ön alarak 1915’i bir siyaset malzemesi yapmak amacıyla (Sadece bu amaçla) 1915’i soykırım ilan etme yarışında Obama ABD’si bir adım önde gibi görünüyor.
Ve bu yazının başlığı: “Oh be, Soykırım Dediler” oldu.
Şaşırdınız mı?
Şaşırmayın...
Bu meslekte 39 yılı devirdim. Gelecek yıl 40 yıl jübilemi yapacağım. Mesleğe başladığım yıllarda, henüz acemi bir tıfıl iken nisan ayı yaklaştığında çalıştığım gazetede (adı önemli değil, hepsinde) papatya falı açılmaya başlardı: Soykırım diyecek mi, demeyecek mi?

O yıllarda telefon faturasını hesaplayacak kadar cılız Türkiye medyası, paraya kıyar, Washington’la telefon bağlantısı kurar ve sonunda müjdeyi verirdi: “Oh, demediiiii !..”

Tıfılım ve acemiyim ya, ben de sorardım: Peki dese ne olacaktı?

Meslek büyüklerim, şeflerim bilgiç bilgiç kafa sallayıp “Olur mu hiç! Ağzından yel alsın.  Eğer deseydi...”
Eeee? Evet deseydi... Sonra?
Sonrası kof bir siyasal analiz, saf bir laf kalabalığıydı. Soruma beni ikna edecek bir cevabı hiç almadım, alamadım.
Meslekte 39. yılım ve hâlâ aynı soruyu soruyorum ve aynı palavra cevapları alıyorum.
Sahi ABD Başkanı “1915’de Ermenilere soykırım uygulandı” dese ne olur?
Peki demeyince ne oluyor?
Dedi: Demek ki 1915’te Ermeniler soykırıma uğramış...
Demedi: Demek 1915’te Ermeniler soykırıma uğramamış...
Nihayet bu yıl - Başkan Obama henüz demedi; ABD Temsilciler Meclisi de demedi; ABD senatosu da demedi ama- Temsilciler Meclisi Komisyonu dedi.
Ben de 40 yıldır süren bu saçmalık az da olsa sona erdi diye yazının başlığında “Oh be” dedim.
*    *    *
1915 Türkiye için ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İsviçre’nin, Papua Yeni Gine’nin, San Marino Cumhuriyeti’nin, Pirenelerdeki cüce devlet Andorra’nın “Soykırımdır” demesi ya da dememesi hiç bir anlam ifade etmez.
Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin biz yurttaşlarının ne dediği çok şey ifade eder.
İttihat Terakki çetesinin ırkçı-milliyetçi kanadının işlediği bir suçun sorumluğu niye bizim sırtımızda olsun ki?
Son cümle benim gibi bir Türk’ün yargısı değil.
Bu toprakların yetiştirdiği en yiğit evlatlardan birinin, Hrant Dink’in o akıl ve bilgelik anıtı yargısını genç meslektaşım Markar Esayan’ın özetlemesiyle aktarıyorum. Kulak verin:
“...Hrant Dink, çok değerli ve zihin açıcı bir tesbitle soykırım konusunda devletin resmî görüşü ve sivil Türkler konusunda bir ayırıma gidiyor, halkın tepkisinin inkârcılık olarak değerlendirilmesine karşı çıkıyordu. Ona göre Ermeniler, Türklerin soykırıma karşı çıkışındaki onurlu duruşu anlamalıydı. Hrant Dink, Türklerin bu tepkisini, eylemi kabul edilemez bulmanın psikolojisine bağlıyordu...”
Hrant haklıdır. 1915 benim için, biz Cumhuriyet döneminin çocukları için kabul edilemez bir vahşettir ve suçtur. Suçlusu ise İttihat Terakki çetesi ve o zihniyeti bugün de sürdürenlerdir.
ABD ya da bir başkası şöyle ya da böyle demiş umurumuzda bile olmasın. Biz bu topraklarda 1915’de yaşananlarla yüzleşmeyi, hesaplaşmayıa başarmalıyız...
Ve başarabiliriz...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"