24 Şubat 2011

O Toprakların Altında Petrol Var

Yine Kuzey Afrika ve Ortadoğu ve özellikle Libya üstüne yazacaktım. Ama tam da...


Yine Kuzey Afrika ve Ortadoğu ve özellikle Libya üstüne yazacaktım. Ama tam da karar verememiştim. Durmadan aynı konuya eğilmenin okurda ters tepeceğine, okur ilgisini zayıflatacağına ilişkin yeterince meslek deneyimim var. O yüzden duraksıyordum.
Bir okur maili geldi. Tam zamanında geldi. Cuk oturdu. 
Şöyle diyor:
“Engin bey, epey dışarılarda kalıp Türkiye döndünüz ama galiba tam da dönemediniz. Durmadan Arap ülkelerindeki kalkışmayı ele alıyorsunuz. Oysa Türkiye’de Oda TV olayı var ki bir gazeteci olarak sizi yakından ilgilendirmeli. Keza Balyoz tutuklamaları var. Balyoz ve Ergenekon davası üstüne sayın Kılıçdaroğlu ile Tayyip Erdoğan arasındaki tartışma var. Bu konularda söylenecek sözünüz yok mu sizin? Dönün artık ülkenize lütfen...”
Tamam anlaşıldı. Yine Kuzey Afrika, Ortadoğu’daki altüstlükler üstüne bir yazı daha farz oldu.
Çünkü ülkeme döndüm ve zaten dışardaykende aklım fikrim ülkemdeydi...
Elbette Oda TV ve özellikle Soner Yalçın üstüne sürüp giden tartışmada, Soner Yalçın’dan bir demokrasi kahramanı yaratmak isteyenler ile onu, kendilerinden farklı düşündüğü ve yazdığı için, şimdiden mahkum etmekte sakınca görmeyenler arasındaki “itiş kakış” üstüne bir Tırmık yazabilirdim.
Elbette Balyoz’da “Yaşın yanında kuru da yanıyor mu” ya da “Bu sadece darbecilikle hesaplaşma süreci mi, yoksa farklı düşünenlerden intikam alma operasyonu da araya mı sıkıştırılıyor” sorularına cevap arayabilirdim...
Ama kanımca Kezey Afrika’da ve Ortadoğu’da olup bitenler Türkiye ve dünya açısından öteki konuları ikincilleştirecek kadar önemli...
O yüzden bu gün de...

*    *    *

Arap ülkelerinde halkların ayağa kalkması, 2011’e gelinmişken hâlâ ve artık karikatürleşmiş demokrasilerde yaşamaya itirazlarını güçlü, diktatörler devirecek kadar güçlü bir çığlıkla  yedi düvele ilan etmelerine “sol memesinin altındaki cevahir sönmemiş” ise kim coşmaz, kim kıvanmaz?
Halkların daha özgür, daha adil, daha eşitlikçi bir dünya umutlarını hovardaca yok edip, bir zamanlar dolu dolu yaşanan “ulusal kurtuluş sevinci”ni karabasan bir rejimle söndürenlerin birbiri ardına devrilmesi kimi mutlu etmez?
Ama...

Evet: Ama... 
Bugün özgürlük çığlıkları yükselen o toprakların büyük bir kesiminin altında emperyalist-kapitalist metropol ülkelerin vazgeçilmezlik taşımacasına muhtaç olduğu petrol yatakları uzanıyor.
Saddam’ı Irak halkının demokrasiye kavuşması gibi soylu bir nedenle mi devirdiler?
Daha önce Saddam’ın işgal ettiği Kuveyt topraklarının altında çok zengin petrol kaynakları yatmıyor olsaydı ABD’si, İngilteresi, Japonyası, Fransası, Almanyası kıllarını kıpırdatırlar, Kuveyt halkının tepesine çörüklenmiş El Sabah ailesinin imdadına koşarlar mıydı?
Son bir kaç hafta içinde olup bitenlerde en büyük ilgi odağının Libya oluşu; Fransa ve Almanya’nın dün, gerekirse askeri müdahale çağrıları yapmasının sebebi ne ola dersiniz? Kuzey Afrika ülkeleri içinde zengin petrol yataklarına sahip olan tek ülke –en azından bugün için- Libya değil mi?
Peki topraklarının altında petrol olmayan Mısır niye emperyalist metropollerin bu kadar yoğun ilgi odağında, diye soran olursa... Cevap yine: Petrol. Ortadoğu petrollerinin bekçiliği görevini bunca yıl zorla ama başarıyla yürüten Israil’in güvenliği Mübarek (ve daha önce Enver Sedat’ın) olmaksızın sağlanabilir miydi? Peki şimdi Nil kıyılarının ayaklanan yoksulları, Araplar ve Kıptlar ya bu ödevi üstlenmezlerse?

*    *    *

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da tarihin kadim kavimlerinden Arapların ayağa kalkmalarına sevineceğiz elbet. Ama “Batı”nın onlara “Kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkı”nı tanımamak için elinden geleni ardına koymayacağını da bileceğiz.
Yaşanan altüstlük Kuzey Afrika ve Ortadoğu ile sınırlı değil. Bütün dünyanın geleceğini belirleyecek bir kapsam ve içerikte.
Ne kadar üstünde durursak, ne kadar yazıp çizersek o kadar iyi. “O halklarla nasıl daha yoğun ve daha sonuç getirici bir dayanışma örgütlenebilir” sorusuna ne kadar çok ve ciddi cevap ararsak o kadar iyi...
Dünya dengelerinin yeniden biçimlenme belirtilerinin iyiden iyiye su yüzüne çıktığı şu günlerde kendi ülkemizin ikincil sorunlarına sıkışıp kalmasak daha da iyi...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"