12 Mart 2009

Nur Topu Gibi Bir Krizimiz Daha Oldu

Buyrun bakalım. Var olanlar yetmezmiş gibi bir krizimiz daha oldu: Darwin Krizi...

Buyrun bakalım. Var olanlar yetmezmiş gibi bir krizimiz daha oldu: Darwin Krizi...

TÜBİTAK’ın Darwin kapaklı dergiyi SEKA’ya yollamasıyla ilgili bir Tırmık yazdıydım, başlığında da “TÜBİTAK Ulemaya Emanet” dediydim ya, itiraf edeyim ki okurlardan “Yav Aydın Engin, ülkenin nice sorunu varken sen neyle uğraşıyorsun böyle” diyen fırçalar yiyebileceğimi düşünmüştüm.
Yanılmışım. “Darwin kepazeliği” birden ülkenin gündemine oturuverdi.
Benim e-gazete’nin (Tempo24. com.tr demek istedim) sağladığı olanaklarla sıcağı sıcağına yazdığım Tırmık’ın ertesi günü, kağıt gazetelerdeki meslektaşlar da aynı duyarlılıkla TÜBİTAK ayıbının üstüne gittiler. Gel gör ki ben arkadaşlarımdan 24 saat önde gitmenin keyfini süreyim derken siyaset esnafı da konuya balıklama daldı.
Sonunda tartışma Darwin’den de, TÜBİTAK’tan çıktı var olanlar yetmezmiş gibi yeni bir krize dönüştü. İnşaallah yanılıyorumdur ama görünen o ki önümüzdeki günlerde bir de “Darwin krizi” ile boğuşacağız.
Bir örnek vereyim. Mehmet Aydın. Bir önceki hükümette Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bağlı olduğu Devlet Bakanı'ydı. Bu hükümette alan değiştirdi. Yine Devlet Bakanı ama bu kez Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Yüksek Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, TRT, RTÜK, Anadolu Ajansı ve.... Ve evet TÜBİTAK ona bağlı. Adının başında profesör unvanı var. İlahiyatın yanısıra çok ciddi bir felsefe eğitimi aldı. Hükümetin entelektüel düzeyi epey yüksek –az sayıdaki- bakanından biri.
Bu kadar olumlu nitelik taşıyan bir siyasetçiden, TÜBİTAK’ın yüz kızartıcı ayıbı ile ilgili ne söylemesini beklerdiniz?
Şöyle konuştu:
“Sansür konusu TÜBİTAK’ın işi değil. Bilime ambargo koymak, Darwin’e sansür koymak akla gelecek bir şey olamaz...”
Valla güzel. Ben altına imzamı atarım. Sanırım sizler de...
Ama devam etti:
...Tam tersine bilime ne kadar kendisi yanlış yapmış olursa olsun hizmet eden kim varsa, bilim adamı sıfatını almaya hak kazanmışsa, onun görüşlerinin anlatılmasıdır...”
Buyrun burdan yakın...
“Bilime ne kadar kendisi yanlış yapmış olursa olsun...” ne demek kuzum? Hayır, Türk Dil Kurumu'ndan da sorumlu bakanın bu berbat ve düşük cümlesinden söz etmiyorum; ben, Darwin “bilime nasıl bir yanlış yapabilir”i düşünmekteyim. Dahası “bilime yanlış yapmak” ne demektir ?
Durun, durun, daha bitmedi. Adamcağız devam etti:
“...TÜBİTAK olarak işimiz gücümüz yok sansürle mi uğraşacağız? Çok açık söyleyeyim, kimse bundan bir ideoloji okumaya çalışmasın. Bizim Darwin ile ne kavgamız olabilir. Adamcağız ölmüş gitmiş."
Offffff !.... Üffffff !.. Püfffff !..
Adamcağız ölüp gitmeseymiş başına gelecekler varmış anlaşılan...
Yani bu durumda geometrinin babası Öklid, yerçekimini bilimsel açıklayan Newton, görecelik kuramı ile bilime eşik atlatan Einstein paçayı sıyırdılar demektir. Çünkü hepsi de “Allah rahmet eylesin” oldu.
Ama mesela “evrimsel biyoloji”nin yaşayan anıt adı Christiane Nuesslein-Volhard yaşıyor. 1995’de Nobel aldı ve bilime armağan ettiği görüşler Darwin’den çok daha “tehlikeli”. Tekerlekli iskemleye mahkum olsa da Stephen Hawkins yaşıyor ve evrenin oluşumu üstüne savunduğu tez(ler) yüzünden cehennemde çatır çatır yanması şimdiden kesinleşti.
* * *
Gelin bu berbat ve ilkel tartışmanın parçası olmayalım. İnanç dünyası ile bilimsel düşünceyi karşı karşıya getirme saçmalığına bizi sürüklemek isteyenlere yüz vermeyelim.
İnanç (mesela din) inançtır. Tartışılmaz. Tartışılması, “Doğru mu, yanlış mı” sorularıyla didiklenmesi anlamsızdır. Tıpkı “aşk” gibi. Aşık olana “Niye aşık olursun” diye sorulur mu? İnanana “Niye inanıyorsun” ya da “Niye böyle inanıyorsun” diye sormaya kimin, ne hakkı olabilir ? Bırakalım “inananlar” inançlarıyla özgürce ve olabiliyorlarsa mutlu yaşasınlar.
Bilim ise bilimdir. Vargıları değişmez değildir; sürekli kendini yeniler, değiştirir, alabildiğine tartışılır ve tartışılması gerekir,
Newton inaçları, mesela din’i tartışmadı. Bilimsel gözlemlerle bazı yargılara ulaştı. Modern bilimin temel taşlarından biri oldu.
Newton’un ve benzerlerinin bulguları, tezleri kendi inançlarına uymadığı için tedirgin olanların, yanlış bulanların Newton’u, bilim temelinde yenmeleri gerekir.
Yoksa TÜBİTAK olurlar...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"