20 Temmuz 2021

N'apan anam? N'apam anam?

Erdoğan, Ersin Tatar nam bir zatı oturtmayı başardı ya, şimdi "devlet" olmanın kaçınılmaz gereğini simgeleyecek bir adım daha atıyor. KKTC Cumhurbaşkanlığı'na ve KKTC Meclisi'ne yeni bir külliye

Büyük Türk büyüğü Recep Tayyip Erdoğan Ortadoğu'ya lider olmak düşleri kurmuşken, Suudilerden dirsek, Mısır'dan köstek yiyip sonunda dümeni hükmünü geçirebileceği Kuzey Kıbrıs'a çevirdi ya, oradaki seçimlerde görünür görünmez bir dizi siyasal manevra çevirip ve çevirtip KKTC başkanlık koltuğuna "Kıbrıs'ın Erdoğan"ı diye anılan Ersin Tatar nam bir zatı oturtmayı başardı ya, şimdi "devlet" olmanın kaçınılmaz gereğini simgeleyecek bir adım daha atıyor.

KKTC Cumhurbaşkanlığı'na ve KKTC Meclisi'ne yeni bir külliye.

Yani kuzey Kıbrıs'ta 500 dönümlük bir arazi arsa olacak böylece de vatan olacak, O 500 dönüm betonla sıvanacak ve böylece dünyada hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC'yi "birileri" görecek. "Vay be" diyecek, "Devlet dediğinin işte böyle görkemli bir külliyesi olur".

Çünkü, "Devlet olmanın işte ifadesi budur".

(Son cümle düşük oldu ama zaten benim değil Erdoğan'ın. Ve bu kadarına da şükür.)

Ama asıl müjde külliye değil ya da tek müjde o değil. İkinci ve daha önemli müjdenin ipucunu dün Kıbrıs'a hareketinden önce havalimanında verdi: Kıbrıs'ta eşit, egemen iki devletli bir çözüm.

Yani Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğj'nce tanınan tek Kıbrıs devleti yerine iki ayrı devlet: Kıbrıs Türk Devleti ve Kıbrıs Rum Devleti.

* * *

Kıbrıs'ın geleceğini belirleyecek önemde bir karar (Kıbrıs Türk Devleti) veriliyor, hatta verilmiş ve..

…Ve Kıprıs Türklerine yine kimse bir şey sormadı.

Bir üst cümlede "Kıprıs" yazıldı. Bu bir dizgi hatası değil. "Kıbrısta yaşayan Türkler"e değil, "Kıprıs Türkleri"ne dendi.

Bencileyin Kıbrıs'e epey gidip gelmişlerden ya da Türkiye'de epey Kıbrslı Türk tanıdıysanız bana hak verirsiniz. Kıbrıslı Türkler kendilerinden "B"den çok "P" tınısı ile sözederler "Kıprıslı" derler. Türkçenin Türkçe konuşulan başka ülkelerde olduğu gibi kendilerine özgü bir şive, bir ağızla konuşurlar.

Meselâ Azeriler "Ben iyi dinlersen…" yerine "Mene gulak kesilirsen" derler ve Anadolu Türkçesinde tuhaf gelen bu cümlecik, onların ağzında pek sevimli olur.

Kıbrıslı Türklerin de kendilerine özgü bir Türkçesi vardır ve sahiden de pek sevimlidir.

Malum, 1974 Temmuz'unu izleyen günlerde, aylarda, yıllarda Ada'nın kuzeyindeki bölgelere Anadolu'dan yoğun bir göç yaşandı. Torosların kuzey ve güney yamaçlarındaki yoksul Türkmen köylüleri, keza Malatya, Elazığ ve Orta Anadolu'dan yoksul köylüler Kıbrıs'ta yerleşmeye teşvik edildi.

Böylece Adanın Türklerin yaşadığı kesiminde nüfus dengesi bilinçli olarak değiştirildi. Kıprıslılar ve Kıbrıs'a gelmiş, gönderilmiş göçmen Türkler diye tanımlanabilecek, gelenek görenekleri, kültürleri, yaşam tarzları az ya da çok (hele ilk yıllarda: Çok) farklı iki kesim oluştu.

"Kıprıslı" ile "Kıbrıslı"yı özellikle dillerinden ayırt etmek büyük ölçüde mümkün.

Lefkoşa'da, Magusa'da, Girne'de rastladığınız birine sorun:

- N'apan anam?

Eğer atadan, dededen Kıprıslı ise cevap şak diye gelecektir:

- N'apam anam…

* * *

Bugün 20 Temmuz. 1974 Temmuz'unun ortasında Kıbrıs'ta bir darbe ile iktidarı ele geçiren, Rum milliyetçisi, faşist Samson'a karşı Türkiye 47 yıl önce bugün, 20 Temmuz'da Kıbrıs'a asker çıkardı.

Samson ele geçirdiği iktidardan uzaklaştırıdı. Onu destekleyen ve yedi yıldır Yunanistan'da iktidarı zorbaca elinde tutan faşist Albaylar Cuntası da devrildi. Hem Kıbrıs Cumhuriyeti (Tek devletten söz ediyoruz: Kıbrıs Cumhuriyeti) hem Yunanistan kurtuldu.

Gel gör ki 14 Ağustos'ta Ecevit hükümetinin kararı ile "İkinci Barış Harekatı" başladı, Sonunda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adı verilen bir devletin kuruluşuna uzanan bir süreç yaşandı.

Birleşmiş Milletler ikinci harekatla başlayan süreci işgal olarak değerlendirdi. Daha sonra kurulan Avrupa Birliği de KKTC'yi dışında bırakarak Kıbrıs'ı AB üyeliğine aldı. Zaten KKTC'yi kuruluşundan bugüne hiçbir ülke tanımadı. Bu bugün de böyle.

Kıbrıs, dünyanın sürüp giden en eski uyuşmazlık, hatta çatışma bölgesi. Adeta kangren olmuş Kıbrıs sorunu'nda güneydeki ve kuzeydeki milliyetçi siyasal güçlerin ısrarı ve inadı ile bütün uzlaşma fırsat ve girişimleri sonuçsuz bırakıldı. Özellikle 2004'de Annan Planı denen ve ciddi bir barışçıl çözüm fırsatı yaratan BM girişimi referanduma sunuldu. Ada'nın kuzeyinde Türkler, "Yes be anam" sloganı eşliğinde yüzde 64,91 oranında kabul oyu verdiler. Kabul oylarının çok büyük kısmı "Kıprıslı" Türkler'den geldi.

Buna karşılık Ada'nın güneyinde bir kez daha Rum milliyetçiliği ağır bastı. Kıbrıs'ın komünist partisi olarak kabul edilen AKEL'in de yer aldığı milliyetçi tutum sonucu Annan Planına Rum kesiminin yüzde 75,38'i red oyu verdi ve çözüm bir kez daha suya düştü.

* * *

Bir gazete yazısında dünyanın en eski uzlaşmazlık ve çatışma konusu olan Kıbrıs sorununu özetlemek bile mümkün değil.

Ancak şu kadarı söylenebilir:

Bir: Erdoğan'ın kurban bayramına denk getirdiği Kıbrıs gezisinde galiba asıl Kıprıs Türkleri kurban edilecek ve çözüm yolu bir kez daha tıkanacak…

İki: Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayanların geleceğini belirleyecek günler yaşanıyor ve Kıprıslı Türklerin ne düşündüğünü, ne istediğini, tercihlerinin ne olduğunu hiç kimse sormadı.

Ondan ötesi, hele "külliye"ydi filan hepsi hikâye…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"