01 Temmuz 2013

Mum üflemekten yoruldum...

Ülke bu kadar gerginken, Gezi direnişi parklarda sürmekteyken, Taksim’i yayalaştırma projelerinden söz eden hükümet ha bire Taksim’i “yayasızlaştırırken” Lice’de nereye evrileceği bilinemez bir çatışma hiç de hayra alamet değildi.

Atalarımız “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demişler. Ama aynı anda ya da ardarda onlarca mum yakılıyorsa ne olacağını hesaplamamışlar.

Almanlar “Yalanın bacakları kısadır” derler. Ama onlar da hesap hatası yapmışlar. Aynı anda ya da ardarda onlarca yalan patlarsa kısa bacakları ile kaçamasalar bile hangi birinin peşine düşecek de yakalayacaksın ki ?..

Lice’de olay patlayıp, ajans ekranlarına düştüğünde hepimiz (en azından çoğumuz) bekledik. Ne olup bittiğini öğrenmeye çabaladık.

Provokasyon olabilirdi. Barış sürecinin ne kadar hassas ve ne kadar bıçak sırtı olduğunu bilenler için ucu açık sorular vardı.

Provokasyon?

Mümkün.

Ülke bu kadar gerginken, Gezi direnişi parklarda sürmekteyken, Taksim’i yayalaştırma projelerinden söz eden hükümet ha bire Taksim’i “yayasızlaştırırken”  Lice’de nereye evrileceği bilinemez bir çatışma hiç de hayra alamet değildi.

*    *    *

Hatırladık:

Önce Öcalan, ardından BDP sözcüleri “Kalekol adı takılan güçlendirilmiş karakol inşaatlarına hız vermekle barış sürecinin çeliştiğini” vurgulamışlardı.

Buna karşılık Hükümet, AB büyükelçilerine bilgi verirken, kalekol inşaatlarının barış sürecini etkilemeyeceğini; bu inşaatların Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye yönelen olumsuz politikalara karşı bir önlem olarak sınır boylarında yapıldığını belirtmişti.

Peki Lice’de olan neydi?

Kısa süre sonra çeşitli kaynaklardan bilgi akmaya başladı. Kesin olan jandarma karakol inşaatını protesto eden Kürt köylülere ateş etmişti ve bir Kürt genci sırtından vurularak öldürülmüş, dokuz Kürt yurttaş da yaralanmıştı.

İlk resmi açıklama Lice Kaymakamından geldi:

- Vurdularsa birbirlerini vurdular…

İlk tepkim kısa oldu:

- Bu mum yatsıya da kalmaz, söner.

Nitekim ardından olayın ses ve görüntü kaydı geldi. Kürt kadınlar saf tutmuşlar ve kargacık burgacık hadrflerle “Karakol değil barış istiyoruz” yazan kocaman bir pankart taşıyorlardı.

E hani karakol ya da kalekol inşaatları Suriye ve Irak’tan gelecek olası tehlikelere karşı sınır boylarında inşa ediliyordu ? Defalarca geçtiğim yolu bu defa harita üstünden kilometre rakamlarını toplayarak ölçtüm.  En yakın sınır çizgisinden Lice’nin Kayacık köyüne kadar olan yol en kestirmesiyle 194 kilometre tutuyor.

Sınır boyuna kalekol inşaatı ve Kayacık sınırdan 194 kilometre uzakta…

O mumu üfleyip söndürmeye niyetlenmişken Diyarbakır Valisinin resmi açıklaması geldi.

Dikkatle okuduk. Valiye göre uyuşturucu gelirini kaybetmek istemeyenler sıklaşan kontrollere karşı çıkmışlar ve Kayacık Jandarma Kalekolu inşaatını önlemek istemişler.

Peki. Anladık. Uyuşturucu işlerinde Lice’nin sicili pek temiz değil. Acaba vali haklı olabilir mi ?

Resmi açıklamaya bir daha baktık. Birkaç cümle aktarayım:

“…Çözüm Süreci'nin başlamasıyla elde ettikleri gelirlerin kaybedileceği korkusuyla süreci sabote etmek maksadıyla böyle bir girişimde bulundukları değerlendirilmektedir…..  Çözüm Süreci'ni bozmak isteyen uyuşturucu baronlarının ve ona yardımcı olan terör örgütü mensuplarının… “

Hoppalaaaa..

Uyuşturucu baronlarını anladık da “Ona yardımcı olan terör örgütü mensuplarının” ne demek oluyor ?

Şu barış sürecine sımsıkı sarılmış, “Silahlı mücadele dönemi bitmiştir”i kendini sımsıkı bağlayacak şekilde ilan etmiş “terör örgütü”nün mensupları  uyuşturucu baronlarıyla elele verip barış sürecini sabote etmeye mi kalkışmışlar ?

Bu yetmiyormuş gibi…

Ah hayır !.

Ey okur ! Ben mum üflemekten yoruldum. Haliniz varsa kalanlarını ve yeni yakılacak olanları siz üfleyin…

*    *    *

…Deyip yazıyı noktalayacak, T24’e postalayacaktım ki…

Diyarbakır’da “Hükümet adım at” mitingine valilik buyruğuyla gazlı, tomalı müdahale haberi geldi.

“Biz internet gazetesiyiz. Biz ışık hızıyla çalışırız” diye kağıt gazetelerdeki meslektaşlara afra tafra satmaktan vazgeçmemiz gerek. Türkiye’de olup bitenlere artık internet hızıyla da yetişmek zor.

O yüzden bir kaç soru ile bu yazıyı noktalayayım:

- Bu ülkede Hükümet’i herhangi konuda uyarmak amacıyla miting yapmak yasak mıdır ?

- Mersin ve Adana’da aynı amaçlı mitinglere (şu yazı yazılıncaya kadar) herhangi bir engelleme, yasaklama, polis zoru ile dağıtma haberi gelmedi. Diyarbakır valisi ile Mersin ve Adana valileri farklı yasa ve kurallara mı uymaktadırlar ya da farklı “merci”lerden  mi emir almaktadırlar ?

- Diyarbakır’daki polis saldırısı “Hükümet adım at” mitingine Hükümetin “A-ha attım” cevabı mıdır ?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"