13 Şubat 2014

Medya: Bir endüstri dalı ve bir silah

Bencileyin usta-çırak ilişkisiyle yetişmiş gazetecilere öğretilen “Gazetecinin kendisi haber oluyorsa orada bir yanlışlık var demektir” ilkesi geçerliğini epeydir yitirdi.

Varoluş nedeni bizlere bilgi, haber, information, yorum, analiz sunması olarak tanımlanan ”medya”nın kendisi haber oldu; gündemimizin tepesine oturdu. “Alo Fatih hattı” geyiklerinden “Hortumlar havuz oldu; suyunda boğuluyoruz” geyiklerine kadar hınzır ve haklı twetter geyikleri kol geziyor. Namlı gazetelerin, televizyonların tepelerine tünemiş medya prensleri kepazelik sınırlarında geziniyorlar.

Bencileyin usta-çırak ilişkisiyle yetişmiş gazetecilere öğretilen “Gazetecinin kendisi haber oluyorsa orada bir yanlışlık var demektir” ilkesi geçerliğini epeydir yitirdi.

Günlük hayatımızda daha önceleri ile karşılaştırılamayacak ölçüde yer kapan (tutan değil kapan)  medya, ister istemez ilgilerimizin, tartışmalarımızın da odağında yer alıyor.

*    *    *

Görsel (TV), yazılı (kağıt gazete, dergi), işitsel (radyo) olsun tümüne  topluca medya diyoruz.  Eskiden “kitle iletişim araçları” gibi bir terim daha yaygındı. Şimdi medya demek yeterli.

Latince medium teriminin çoğulu olan medya başka bilim ve meslek dallarında da kullanılıyordu. Belki hâlâ “Uygun bir medyada üretilen tek hücreli canlılar…” gibi  cümleler kuran biyologlar vardır. Ama artık medya denince akla gelen TV’si ile, gazetesi ile, radyosu ile üstümüze çullanan, günün  çok, ama çok büyük bir bölümünde bize sürekli ”bir şeyler” aktaran  kuruluşlar geliyor.

Peki nedir bu “bir şeyler” ?

Alışılagelmiş cevap: Bilgi, information, haber, analiz, yorum, eğlence, mağazin vb…

Ancak “alışılagelmiş” bazan tuzak da olabilir. Medya söz konusu ise sahiden de tuzak.

 (Parantez açtım: İnternet medyası, sosyal medya. digital medya, elektronik medya gibi terimlerle anılan dördüncü medya dalını unuttuğumu sanmayın. Bilerek atladım. Yer kalırsa bu yazının sonunda, kalmazsa yarına, medya alanındaki galiba tek umut kapısı üstünde duracağım. Parantezi kapattım).

Geçen yüzyılın sonlarında uydularda, yarı iletkenlerde  yaşanan bilimsel-teknolojik devrim, medya dediğimiz alanı tepeden tırnağa değiştirdi. Değişiklik sadece teknolojik alanda değil yaygınlık  bağlamında da baş döndürücüydü.

Daha da önemlisi ve vahimi, değişiklik medyanın sermaye yapısında da köklü, çok köklü boyutlarda gerçekleşti.

Eskiden neredeyse beş on arkadaş harçlıkları biriktirip bir gazete çıkarılabilirdi.

Peki şimdi?

Gazete kuracak ve birinci ligde oynayacaksanız  her biri milyon dolarlık rotatif denen baskı aygıtlarından  en az 8-9 il merkezinde kurmak zorundasınız.  Yetmez. Ayrıca ya kendi dağıtım şirketinizi kuracak ve onun içinn de kamyon filoları edineceksiniz ya da bir dağıtım şirketine satış gelirinizin yüzde 20-25’ini takır takır ödeyeceksiniz.

Bir televizyon kanalı kuracaksanız; bir kere piyasada tutunamamış bir kanalın frekansını 20 – 25 milyon dolar hava parası ödeyerek satın alacaksınız. Ardından stüdyolarınızı çok pahalı aygıtlarla donatacaksınız. Üstüne uydu kiraları, anten kiraları gelecek. Onun da üstüne personel ücretlerini ekleyin. Toplam ürkütücüdür: Ortaya çıkacak rakam benim ve sanırım sizin de ufkunuzun çok, ama çok ötesinde olacak.

Bugün yaygın, güçlü, etkili bir medya sahibi olmak ancak büyük, hem de bayağı büyük sermayelere hükmeden kişilerin, şirketlerin harcı.

Yani medya artık bir endüstri. Petrol rafinerisi, otomobil, buzdolabı, tekstil  fabrikası gibi bir endüstri.

Yaninin yanisi ana akım medya demek yüksek yatırım gerektiren bir kapitalist işletme demek.

Peki sahipleri bu ancak finans gücüne sahip olanların elindeki medya kuruluşlarının halkın haber alma, gerçekleri öğrenme  hakkını (ihtiyacını değil hakkını) karşılamaları, sahiden karşılamaları mümkün mü ?

Galiba uzun uzun analizler yapmak yerine halkın bilge sözlerinden birini aktarmak yeterli: İmam evinden aş, ölü gözünden yaş gelmez!..

*    *    *

Buraya kadarı medya kuruluşlarının artık birer endsütri kuruluşu olduğunu, birer kapitalist işletme olduğunu açıklamak içindi.

Ama başlıkta bir de “silah” nitelemesi kullandım.

Medya bugün sahiden de bir silah. Büyük sermaye sahiplerinin silahı. Devletle, siyasal örgütlerle parasal ilişkilerinde kullandıkları etkili bir silah. Yaşlı bir meslek ağabeyimin deyimiyle “Bizim medya göstermekten çok gösteririm haaaaa, yazmaktan çok yazarım haaaa medyasına dönüştü”.

Medya desteğini elde etmek isteyen siyaset esnafı da, hele hele iktidarda ise bu silahı elinde tutanların önüne kırmızı halılar sermekte. (Kırmızı halı yerine  ihale, teşvik, vergi indirimi  filan da koyabilirsiniz).

*    *    *

Görüyorsunuz, konu çetrefil ve kapsamlı. Yer ise sınırlı.

Yani yarın, kaldığımız yerden devam edelim…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"