10 Temmuz 2020

Meclis’te "muhalifçilik" oynamak

Parlamenter temsili demokrasi denen ve yasama yetkisinin mutlak olarak seçilmiş milletvekillerine ait olduğu sistemin cenaze namazı Türkiye’de 24 Haziran 2017’de kılındı

Sözüm muhalefet partilerine…

Salt CHP’ye değil, ama öncelikle CHP’ye… Öyle ya "ben ana muhalefetim" diye kostaklananların daha çok sorumluluğu olmalı değil mi?

Parlamenter temsili demokrasi denen ve yasama yetkisinin mutlak olarak seçilmiş milletvekillerine ait olduğu, içinden çıkan başbakanın oluşturduğu Hükümet’in ancak o Meclis güvenoyu verirse yürütme organı olarak adım atabileceği bir sistemin cenaze namazı Türkiye’de 24 Haziran 2017’de kılındı.

Cumhurbaşkanlığı sistemi denen ve yeryüzünde sahiden de tek olan, eşi benzeri bulunmayan bir "sistem"e geçildi.

27 Haziran 2017’den itibaren bir şeyler, çok önemli "bir şeyler" değişti. Bu yazıyı okuyanlar sanırım bunun farkında. Ama başta "ana"sı olmak üzere muhalefet partileri -galiba- farkında değil.

Okurlara değil ama muhalefet partilerine o değişen "bir şeyler"i kısaca anlatayım. Anlatayım çünkü besbelli ki buna ihtiyaçları var.

Bunda kişisel bir hesabım, beklentim yok. Maksat memlekete hizmet…

* * *

Tamam, TBMM kısaltmasıyla bilinen, anılan Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılmış filan değil. Büyük toplantı salonunun alnında hâlâ nal gibi harflerle "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazıyor. Orada 600 seçilmiş var. Onlara hâlâ milletvekili deniyor. Her birinin sekreterleri, danışmanları, odaları, ehven fiyatlı lokantaları var. Dokunulmazlıkları da var.

Hâlâ yürürlükte olduğu kabul edilen Anayasa’ya göre TBMM hâlâ devletin yasama organı. Yani yasa yapma yetkisi onda. Ama cumhurbaşkanının da istediği kadar CBK çıkarma yetkisi var. CBK "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi"nin kısaltılmışı.

Cumhurbaşkanı’nın çıkardığı CBK ile Meclis’in çıkardığı yasa arasında fark var mı?

Var gibi görünür ama yok. Pratikte hiç yok. İkisi de geçerli, yürürlükte ve ikisine de uymak zorunlu. Uymayan cezalandırılır.

Cumhurbaşkanlığı sisteminden önceki bir yılda (Haziran 2016 – Haziran 2017) TBMM 314 yasa çıkardı; Bakanlar Kurulu da 25 KHK. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten ve sistem "şapa oturduktan" sonra ise (Haziran 2018 – Haziran 2019) TBMM 34 yasa çıkarırken Cumhurbaşkanı 39 CBK ve 6 KHK çıkardı.

Meclis’te genellikle torba yasa denen yasalar çıkarılıyor. AKP ve MHP milletvekilleri torbanın içine bakmadan kabul ediyorlar. CBK’lerden ise milletvekillerinin yayınlandıktan sonra haberleri oluyor.

Bakanlar Kurulu yani hükümet artık Meclis’in içinden çıkmıyor, Cumhurbaşkanı tarafından Meclis dışından tayin ediliyor. Yani bakanlar seçilmiş değil atanmış siyasetçiler…

Bürokrasinin tepelerindekileri ve özellikle yüksek yargı üyelerini artık cumhurbaşkanı seçiyor. Keza yargıç ve savcıların tepesindeki HSK üyeleri de Cumhurbaşkanınca seçiliyor. Meclis’e bu konuda da seyircilik rolü düşüyor.

OHAL ilan etme yetkisi artık cumhurbaşkanında. Keza atanmış kişilerden oluşan bakanlar ve cumhurbaşkanının istediği kadar sayıda görevlendirme yetkisini elinde tuttuğu "cumhurbaşkanı yardımcıları" hakkında Meclis’te güven oylaması istenemeyecek, gensoru verilemeyecek. Bu yetki de sadece cumhurbaşkanında.

Hani Meclis’in en önemli etkinliği olarak bilinen ve görüşmeleri sırasında parti genel başkanlarının gövde gösterisi yaptıkları bütçe kanunu var ya, işte onu da artık Cumhurbaşkanı teklif ediyor, TBMM'ye sadece onaylamak düşüyor.

* * *

Şimdi tekrar başta "ana" olmak üzere muhalefet partilerine dönelim.

Bakın, sizin için ders çalışıp, cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği, bilmediğiniz ya da bilip de bilmezlikten geldiğiniz değişikliklerin en önemlilerini anlattım.

Yani sizler de öğrendiniz.

Öğrendinize göre şunu da farkettiniz: Türkiye Büyük Millet Meclisi, hani söz lafa gelince "Gazi Meclis" filan diye yağlayıp yıkadığınız TBMM artık göstermelik bir devlet organı.

Sizin ve sözcülerinizin Meclis kürsüsünde firaklı konuşmalarınızın, bağırıp çağırmalarınızın, AKP – MHP iktidarını parlak cümlelerle yerden yere vurmanızın pratikte herhangi bir önleyici işlevi ve anlamı yok. Sadece sizler yüreğinizi serinletiyorsunuz ve gözü kapalı taraftarlarınız da rahatlıyor, gevşiyorlar.

Keza partilerinizin TBMM açıkken her salı yinelenen o bıktırıcı grup toplantılarında da genel başkanlarınız uzun nutuklar atıyor ve salona davet edilerek onurlandırılmış "sıkı partililer" de alkış kıyamet kopararak hem Genel başkanlarını mutlu ediyorlar, hem kendi yüreklerini soğutuyorlar.

Muhalefet TBMM’ta "muhalifçilik" oynarken devletin bütün dizginlerini eline almış olan AKP’li Cumhurbaşkanı bildiğini okuyor, ülke içinde ve dışında bildiği ve gönlünün çektiği gibi at oynatıyor…

Siz muhalefet milletvekili ve hele hele sözcülerine ise o atın nallarını toplamak kalıyor...

Mutlu musunuz?

Biz değiliz de…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim