04 Mart 2021

Masum bir çiçek misiniz, yoksa bir diken mi?

Bizzat siz, evet bu yazıyı okuyan siz...

AKP Reisi, cumhurun başkanı kudretli ve hamasetli Tayyip Erdoğan hazretlerinin üç gün önce, 1 Mart'ta açıkladığı, adını da "İnsan Hakları Eylem Planı" koyduğu, çok önemli bir belgeymiş gibi ekranları saatlerce işgal ederek anlattığı o "eylem planı" üstüne bir Tırmık yazmaya niyetim yok.

Henüz okumadıysanız merak edip okumaya da kalkmayın. Bilmediğiniz bir metin değil o.

AKP Reisinin AB ülkelerine dönüp "Bakın biz de artık cici bir ülke olduk. Biz de insan haklarına saygıda Avrupa standartlarını yakaladık işte" diyeceği o metin yerine dilerseniz Ağustos 1948'de imzalanan ve imzacılar arasında Türkiye'in de yer aldığı "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"ni koyun birkaç cümle dışında fark etmeyecek.

Dilerseniz Kasım 1950'da imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni alın ve AKP Reisi'nin yağlayıp ballayıp sunduğu önceki günkü eylem planının yerine koyun. Hemen hemen aynıdır.

O da olmazsa 1975 Ağustos'un imzalanan Helsinki Nihai Senedi'ni ya da 1990 Kasım'ında imzalanan Paris Şartı'nı koyabilirsiniz…

Fark etmeyecektir.

Hepsinin altında Türkiye'nin imzası var ve Türkiye'de hâlâ insan hakları, hukuk devleti, özgürlük, bağımsız yargı gibi kavramları nasıl günlük yaşam gerçeğine dönüştürebiliriz mücadelesi veriliyor.

Otur ağla yani…

* * *

Ama yine de şu çiçeğin burnunda, dumanı tüten İnsan Hakları Eylem Planı üstüne söylenecek sözüm var. Söylemezsem çatlarım.

Erdoğan eylem planını sunarken uzun uzun konuştu. Promter işlediği için önemli bir gaf yapmadı, bilinçaltını dışarı vuran cümleleri ağzından kaçırmadı.

Ama konuşma metnine yerleşen birkaç cümle vardı ki, işte orada "Vehbinin kerrakesi" sırıtıveriyordu.

"Yav her şeye itiraz etmeyelim, karşı çıkmayalım. Biraz bekleyelim, belki bu iyi hazırlanmış bir metni uygularlar. Bizler de hiç olmazsa bir soluklanırız" diyen aramızdaki iyi niyetliler iyi niyetlerini de umutlarını da gömmek zorunda kaldılar.

Erdoğan'ın sunuş konuşmasından aynen aktarıyorum:

"Adalet davamızın pusulası insandır, insan onurudur, insanın sahip olduğu tüm haklarıyla hayatını sürdürebilmesidir…"

 Ne güzel değil mi?

Acele etmeyin, İzleyen paragrafta hafiften bir su koyverme başlıyor:

"Medeniyet müktesabatımız bize adaletin yerini bulmasının çok hassas bir dengeye bağlı olduğunu anlatıyor."

Nedir bu çok hassas denge acep? Adaleti bulmak için çaba göstermeyi anlarız. Çaba göstermeden elde edilmiyor o. Ama o hassas denge ne ola? Neyin dengesi bu?

Sakın "laf ola torba dola" hesabıyla oraya iliştirilivermiş bir cümle olmasın?

Bir sonraki paragraf soruya cevap veriyor ve takke düşüyor, kel görünüyor. Buyrun birlikte okuyalım:

"'Bir çiçeğe az su vermek onu kuruturken, fazla su vermek de soldurur' gerçeği adaletin kuyumcu titizliğiyle uygulanmasını gerektiriyor..."

Dudak büküp "Eee, ne var bunda. Haksız mı Reis?" filan mı dediniz. Sabredin demiştim değil mi?

Alın size her şeyi anlatan cümle:

"Ayrıca öyle her gördüğün çiçeğe de su vermeyeceğiz. Susuzluktan boynu bükülen bir çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelir…"

Sizce Osman Kavala, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş'giller, siyasal konumunu Kürt siyasal hareketinde seçen Kürtler...

Haydi onları boşverin. Bizzat siz, evet bu yazıyı okuyan siz, AKP Reisi ve ortakları Bahçeli'nin, Perinçek'in gözünde susuzluktan boynu bükülen masum bir çiçek misiniz yoksa…

Yoksa kurutulması gereken bir diken mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim