20 Haziran 2012

Marifet bu gün de 'barış' diyebilmekte...

Yine Dağlıca... Yine baskın... Yine namlulardan çıkan mermilerin delik deşik ettiği gencecik yurttaşlar...

İki gün üstüste Kürt sorunu üstüne Tırmık okudunuz. Pehlivan tefrikasına dönmemesi için bugün de Kürt sorunu yazılmamalıydı.

Gel de yazma!..

Yine Dağlıca... Yine baskın... Yine namlulardan çıkan mermilerin delik deşik ettiği gencecik yurttaşlar... Yine kan... Yine gözyaşı...

Barışçıl bir çözümün ilk ve ürkek adımlarına bile razı olmayan; savaşın bitmesini kendisinin bitişi olarak kavrayan; barış umudunu doğmadan boğmaya yeminli cellatlar emir buyurdu ve yine ölüm, yine kan, yine gözyaşı...

Birer istatistik rakamına dönüşmüş 26 yurttaş. Yirmi altısı da bizim çocuklarımızdı. Sekizi TSK askeri, on sekizi PKK askeri.

Oysa asker doğmamışlardı. Anaları silah tutsunlar, bir dağ başında ölsünler ya da öldürsünler diye doğurmamıştı.

Şu lanet olası militarist (=askercil) terminolojide “Şahinler ve güvercinler” ayrımı vardır.

Yanlış...

Doğrusu “Güvercinler ve akbabalar” olsa gerek.

Akbabalar ölümle beslenir...

*    *    *

Ekranlar -içten ya da değil- “kof hamaset” nutukları ile kaynıyor. Yarın sabahki gazeteleri görmeden biliyorum. Olması gerekene değil, olmuşa takılıp kalmış yazılar, yorumlar okuyacağız... Milliyetçilik, ırkçılık yine kabaracak. Çözümü (neyin çözümü ise) namluların ucunda arayanların sesi yüksek çıkacak. Barıştan, barışçıl çözümden, kanın durmasından yana olanlarla ya alay edilecek ya da onlara hakaretler yağdırılacak...

Yani...

Yani tam da akbabaların istediği olacak.

Eğer pabuç bırakırsak...

Eğer gücün terörüne ve terörün gücüne karşı sesimizi kısarsak...

Eğer savaşın önlenebilir bir suç olduğunu gözardı edersek...

Yani...

Marifet, bugün de, koşulların en elverişsiz göründüğü, akbabaların güvercinleri ürküttüğü şu gün de “Barış, ille de barış, ne pahasına olursa olsun akan kanı durduracak barış” diye haykırmaktır.

Haydi...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"