25 Kasım 2013

Malatya’da bir Cumartesi günü

Geçtiğimiz Cumartesi günü, Malatya’da iki toplantı vardı. Birinin ağır topu Yalçın Akdoğan’dı; diğeri ise Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (YSGP’nin) Malatya İl örgütünün kuruluş toplantısıydı.

Geçtiğimiz Cumartesi günü, Malatya’da iki toplantı vardı.
Birini Sivil Dayanışma Platormu adlı –adı üstünde– bir sivil toplum kuruluşu düzenlemişti. Malatya Belediyesi destekliyordu ve kentin çok yıldızlı oteli (beş demedim, çünkü gitmedim ve görmedim. Belki dörttür, belki altı) Ramada’da yapıldı. Katılımcıları sevdiğim, yargılarına güvendiğim bazı akademisyen arkadaşlarımın yanısıra bölgenin (ağırlıklı olarak Malatya’nın) AKP’li milletvekilleri idi. Ağır topu da Başbakanın “baş başdanışmanı”, büyük Türk düşünce adamı Yalçın Akdoğan’dı. 
Neler konuşuldu bilmiyorum. Bildiğim medyaya yansıyandan ibaret. T24 haberinde Yalçın Akdoğan’ın açıklaması vardı. Çözüm Komisyonu gelecek hafta “Kürt sorunu”nun çözümüne ilişkin kapsamlı bir rapor açıklayacakmış.
İçeriğini göreceğiz. Ama Akdoğan ipuçlarını şimdiden vermiş. Akdoğan “Bugüne kadar Türkiye'de yaşanan sorunların büyük bir bölümünün demokrasi açığından kaynaklandığı” gibi çok doğru bir saptama yaptıktan sonra eklemiş: "AKP bu açığı kapattı.
İyi haber tabii. Gerçi benim haberim olmadı ama bu önemli değil. Demek ki ülkemizdeki “demokrasi açığı” kapanmış. 
Akdoğan bununla da yetinmemiş ve Kürt sorununun kalıcı çözümüne ilişkin müjdeyi de vermiş: “Hükümet doğru yolda, önemli adımlar atıyor”…
Sinirlenmeyelim ve "İnşaallah öyledir" diyelim ve geçelim…
*    *    *
Aynı gün Malatya’da “hiç yıldızlı” Mozaik Kitapevi'nin oda sinemasından, okuma salonuna kadar çeşitli etkinliklerde kullanılan bodrum katındaki küçük salonda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (YSGP’nin) Malatya İl örgütünün kuruluş toplantısı vardı.
Bakın bu toplantıyı anlatabilirim. Çünkü günlerdir azgınlaşan bel ağrılarımdan dolayı T24 yazılarını bile aksatmışken Cumartesi sabahının köründe, YSGP eşsözcüsü Sevil Turan arkadaşımla birlikte Malatya’nın yolunu tuttuk ve o “hiç yıldızlı salon”daki toplantıya katıldık.
Bizim Ramada Oteldeki toplantıdan haberimiz yoktu ve eminim Ramada’dakilerin de bizim toplantımızdan.
Oysa aynı sorunu tartıştık.
Bizim salonda, yaklaşan yerel seçime HDP çatısı altında hazırlananlar çoğunluktaydı. Türk ve Kürt sosyalistler, ekolojik bir yerel yönetim için kolları sıvayanlar, doğayı savunanlar hep birlikte Malatya’da yerel  seçime BDP olarak katılacak demokrasi güçlerinin izlemesi gereken yolu, yordamı konuştuk.
Konuşulanlar, aktarılan gözlem ve deneyimler tablonun hiç de baş başdanışman Akdoğan’ın çizdiği pembe tabloya uymadığını pek güzel gösteriyordu. 
Toplantıda yerel seçimin büyükşehir ya da ilçe belediye başkanlıklarını kazanmaktan ibaret olmadığının, mahalle muhtarlarından belediye meclislerine kadar uzanan alanda yapılacak pek çok ve pek anlamlı işler olduğunun altı defalarca çizildi.
Kendi adıma Ramada Otelde değil, o bodrum katında olduğuma pek sevindim. YSGP’nin kuruluş ilkelerinden birinin “Öğreten değil öğrenen parti olma” ilkesinin ne kadar önemli ve ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha yaşayarak gördüm. 
İyi oldu. Bel ağrılarım bile hafifledi. (Sonra yine azdı).
*    *    *
Bu bir analiz, yorum yazısı filan değil; bir izlenim yazısı.
Bitirirken, henüz bebek olan ve pek çabuk serpilip gelişmekte olan  partimin propagandasını yapmak istiyorum. 
YSGP Malatya il örgütünün iki eşsözcüsü var.
Biri genç bir kadın. Gözlerinin derinliklerine kadar hilesiz gülen ve pek de güzel gülen, pırıl pırıl ve fıkır fıkır bir genç kadın.
Öteki eşsözcü…
Sıkı durun: 
Vedat Serin. Açık öğretim öğrencisi. Birini bitirmiş de ikincisini yürütmekte. Çalıştığı işyerinde sendika temsilcisi, bir Kürt ve…
Ve bir Hristiyan.
Malatya’dan söz ediyorum. 
Kente çok yakın bir köyde nüfus cüzdanlarında adları Ali, Mehmet, Yusuf, Mustafa yazan, din bölümünde islam yazılı ama köyde, günlük yaşamda birbirlerini asıl adlarıyla Agop, Vartan, Avedis, Sarkis, Markar, Harut diye çağırdıkları Malatya’dan söz ediyorum.  
Kent merkezine çok yakın ve epey büyük bir Malatya mahallesinde, çoğunluğu Adıyaman’dan göç edip gelmiş, kahvede, yolda, pazarda birbirleriyle Kürtçe konuşan ve sorulduğunda “Ben Türküm”  diyen ve bunu Kürtçe söyleyenlerin yaşadığı Malatya’dan söz ediyorum.
Şimdi söyleyin bana: Türkiye’de hem Kürt, hem Hristiyan olan üstelik bunu saklamak bir yana göğsünü gere gere söyleyen bir il eşbaşkanı ya da eşsözcüsü olan ikinci parti tanıyan var mı? Bunu göze alabilen bir parti biliyor musunuz?
YSGP alabilir. Üstelik bunu çok doğal bulur, ne şaşar, ne öğünür… 
İşte bu, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nde olmamın sebeplerinden biri…
Kabul edin ki haklıyım…
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"