04 Mayıs 2021

Mahruze teyzeler, İkizdere'nin kadınları ve çoban ateşleri

Farkındasınız herhalde. Türkiye fokur fokur. Ülkenin dört bir yanında irili ufaklı çoban ateşleri ışıldıyor. Günleri, geceleri ve geleceği aydınlatan çoban ateşleri…

Dün kaldığımız yerden yürüyelim.

"Kapana kısıldık" denmiş ardından eklenmişti:

"Çaresizliği kabullenmek yok olmayı kabullenmekten farksız. Çaresiz değiliz, çare biziz..."

Bu cümle, geçmiş dönemin alışkanlıklarını anımsatan kof bir ajitasyon cümlesi değildi. 2021 baharında AKP-MHP iktidarının olanca hoyratlığı, olanca pervasızlığı ile üstümüze çullandığı şu boğucu koşullarda yürek bile serinletemeyecek bir cümle değildi.

Hiç değildi…

Evet, çaresiz değiliz ve çare biziz…

Bir tarafta Mahruze teyzeler var. Sayıları azımsanmayacak kadar çok Mahruze teyzeler…

Onu tanıyorsunuz. Hani semt pazarında karşılaştığı Ekrem İmamoğlu'na "Sana kete yaparım ama oy vermem" diyen ve iyi kötü ünlenen Mahruze Keleş…

1 Mayıs günü Mahruze teyze ününe ün kattı. Kendisini evinde ziyaret eden ve kete pişirip ağırladığı AKP Reisi ile bir kez daha medyanın ilgi odağı oldu.

Ziyaretin Tayyip Erdoğan yönü pek önemli değil. Sıradan bir "halkla ilişkiler" çabasıydı. Ama misafirinin ardından Mahruze teyzenin söyledikleri çok anlamlı ve simgesel değeri çok yüksek:

"Sanki Peygamber efendimiz geldi, kurban olayım evliyamız geldi sanki (…) Dünyalar benim oldu. O dünyaların cumhurbaşkanı(.) Torunlarıma başörtü getirdi, onlar da örtünecek. Böyle bir cumhurbaşkanı başka hiçbir yerde yok..." 

Breh breh breh Teyzem kaptırmış gidiyor; kim tutar onu!.. Yeryüzündeki bütün cumhurbaşkanlarını, devlet başkanlarını tanımış, incelemiş, irdelemiş, tartmış sonunda karar vermiş, bize de tebliğ ediyor: Böyle bir cumhurbaşkanı başka hiçbir yerde yok...

Tamam…

Tamam da Mahruze teyze ile dalga geçmenin, onu küçümsemenin de anlamı yok. Kadıncağız gayet samimi. İnanmış ve inandıklarını çekinmeden dillendiriyor. Herhangi bir avanta beklentisi yok. AKP Reisi'nden ihale torpili filan da dilenmiyor.

Ve hepimiz biliyoruz Mahruze teyze(giller) bu ülkede çok, pek çok. Erkeğiyle kadınıyla Mahruze teyzegiller seçmen olarak da epey okkalı bir yüzde oluşturuyorlar.

Yani "çaresiz değiliz ve çare biziz" dedik ama çarenin erkeğiyle, kadınıyla Mahruze teyzegiller olmadığını da biliyoruz.

Mahruze teyzegiller rahat. Onlar hiç polis copu yemeyecek, biber gazı koklamayacak, böğründe jandarma dipçiği patlamayacak, AKP yargısının karşısına sanık olarak çıkmayacak, yurdum hapishanelerinden birinde volta atmayacak…

Ta ki gün gelip hak arayana kadar... Kendi hakkını, komşularının hakkını, tanıdıklarının hakkını ve belki de bir gün insanların hakkını…

O zaman copla, biber gazıyla, jandarma dipçiği ile tanışacaklar.

Tıpkı İkizdere'nin kadınları gibi.

Hani Rize'nin İkizdere ilçesi yakınlarındaki İşkencederesi'nde taş ocağı kurmak isteyen, AKP iktidarının desteği ve suç ortağı Cengiz İnşaatın hizmetine koşulmuş jandarmalarının karşısına dikilen İkizdere'nin kutlu kadınları gibi.

Fotoğrafa iyi bakın. Bükülmüş beliyle bir değneğe dayanıp kalkandan ve coptan örülmüş jandarma duvarının karşısında bir direniş anıtı gibi dikilen o İkizdere kadını gibi…

O kadının adını bilmiyorum. Belki Mahruze'dir, Şaşırmam.

* * *

Google girip tarama filan yapmayacağım. Belleğimde kalanları, belleğime kazınanları gelişi güzel sıralasam bile yeter.

İkizdere direnişi… Derelerin Kardeşliği örgütlenmesi… Fatsa'da siyanürle altın çıkaracak ihanete karşı örgütlenen gencecek ve yaşlı kadın ve erkekler… Soma'da hak arayan, cop da yese, biber gazı da koklasa hak aramaktan vazgeçmeyen madenciler… Saros körfezinde el konmak istenen tarlalarını savunan köylüler… Doğayı yok edecek maden ocağına karşı ayağa kalkan Milas'ın Tuzabat köylüleri… "Yav yaşımız ilerledi. Artık bizden geçti" uyuşukluğuna metelik vermeyen ve Telgraf internet sitesi ve iletişim ağı çevresinde halkalananlar… İstanbul Okmeydanı'nda "kentsel dönüşüm" dümeni altında rant vurgunu peşindekilere göz açtırmayanlar… Güney Ege ve Batı Akdeniz'deki koyları imara açıp betonla sıvamak isteyen soysuzlara karşı örgütlenen ve ses yükseltenler… 1 Mayıs'ta konan haksız yasağı delmeyi bir "işçi hakkı" olarak görüp, devletin zorbalığına bedenleriyle diren gencecik kadın ve erkekler… Boğaziçi Üniversitesinin birbirlerine kenetlenmiş hocaları ve öğrencileri…

Daha sayayım mı?

* * *

Farkındasınız herhalde. Türkiye fokur fokur.

Ülkenin dört bir yanında irili ufaklı çoban ateşleri ışıldıyor.

Günleri, geceleri ve geleceği aydınlatan çoban ateşleri

O çoban ateşler'i el ele tutuşmayı, kenetlenmeyi, birbirinden güç almayı başardıkları gün bir başka Türkiye açacağız gözlerimizi.

Çoban ateşlerini buluşturmak için kolları sıvamak bizim, hepimizin ödevi.

"Çare biziz" demiştik değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim