17 Aralık 2009

Mahkum Gün Sayar. Ya Tutuklu ?

Dünkü Tırmık’ta DevSoldavasından yargılananlardan 39’una 29 yıl sonra gelen ömür boyu hapis cezasını tırmıklamaya çabaladım...

Dünkü Tırmık’ta DevSol davasından yargılananlardan 39’una  29 yıl sonra gelen ömür boyu hapis cezasını tırmıklamaya çabaladım. En az 12 yılın tutuklu olarak hapishanede, hem de büyük bölümü 12 Eylül hapishanelerinde geçtiğine şöyle bir değinip geçtim.
Oysa o gencecik delikanlıların ve kadınların hayatından on ve daha fazla yılı çalan “tutukluluk”  adaletin ırzına en “çaktırmadan” geçilen alandır.
DevSol diye de anılan THKP-C örgütü hakkında ne düşünürsünüz bilemem. Yargınızın olumlu, olumsuz, çok olumsuz olması gerçeği değiştirmiyor. DevSol davasından tam 29 yıldır yargılanan 1243 sanığın hemen hepsi yıllar ve yıllar boyu demirparmaklıklar altında yaşadı. Sanık dedim.  Sanık: Suçu kesinleşmemiş ama o suçu işlediğine ilişkin kanıtlar bulunduğu, dışarıda olduğu takdirde kaçması ya da delilleri karatması ihtimali yüksek olduğu için hapishaneye konarak yargılananan kişi. (Bakınız Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku kitabı)
Bir tutuklu birkaç ay yattıktan sonra hakkında karar verilse, suçsuzsa beraat etse kendini “Topu topu bir kaç ay yattım” diye teselli edebilir. Hüküm giyse bu defa da “N’apalım şeriatın kestiği parmak acımaz” tesellisine sığınıp cezasını “mahkum” olarak çeker. Hayatını ona göre düzene sokar. “Şu kadar süre ben buradayım” der. O süre içinde ne yapacağını karar bağlar. Çıkınca yapacaklarına şimdiden hazırlanır. Çok uzun süre yatacaksa ona göre, birkaç yıl yatacaksa ona göre bir yaşam düzeni tutturur...
Ama ya hükümlü filan değil, sadece tutukluysa?
Yaşamayanın anlaması zor. Tutukluluk tahrip edici bir eğreti yaşamdır. Tutuklu yargılandığın davanın her duruşmasında serbest bırakılabilirsin. Ama her duruşmada yargıcın “Tutukluluk halinin devamına, bir sonraki duruşmanının filanca tarihe bırakılmasına” diyen cümlesini de duyabilirsin ve bir sonraki duruşmaya kadar hiçbir yeni şeye başlayamayacağın yine o tahrip edici eğreti yaşam başlar.
Bu eğreti yaşam ne kadar sürer ve sağlıklı bir insan bu eğretiliğe ne kadar süre sağlığı (ruh ve akıl sağlığından söz ediyorum) bozulmadan katlanabilir?
DevSol sanıkları en az (Bir daha: En az) 12 yıl tutuklu yaşadılar. Hem de bu yılların çoğu 12 Eylül’ün tutukluları bedensel ve ruhsal olarak tahrip etmeye, sakatlamaya programlanmış askeri hapishanelerinde geçti...
DevYol davası 24 yıl sürdü. O davanın “sanıkları” da en verimli yıllarını “beraat-hüküm” makasında hapishane ranzasında yatıp, volta atarak geçirdiler.
Bugün gazetelerde “Hapishanelerde yer kalmadı. Hapishanalerin toplam kapasitesi 104 bin; oysa hapishanelerde 114 bin kişi var” haberleri okuyacaksınız. 114 bin kişinin ne kadarının tutuklu, ne kadarının hükümlü olduğu ise büyük olasılıkla belirtilmeyecek. Hem kıdemli bir sanık, hem kıdemli bir haberci olarak ben söyleyeyim: Yarısından çoğu. Yani daha ne kadar içeride kalacaklarını ve yargı süresinin ne zaman biteceğini bilmeden yaşayan binlerce ve binlerce ve binlerce kadın ve erkek...
Buna adalet mi denmeli, yoksa ırzına geçilmiş adalet mi?
*    *    *
Sıcak bir örnekle yazıyı noktalayacağım. Ergenekon davası!
Sanık sayısına ve ekleriyle birlikte iddianame dosyasının inanılmaz kalınlığına bakarak kolayca söyleyelim: Ergenekon davası yıllarca ve yıllarca sürecek. Sırf o davaya bakan özel mahkeme oluşturulmasına rağmen bu böyle.
Peki yıllar sonra beraat edecek-edebilecek sanıkların hakkı, hukuku ne olacak?
Üstelik Ergenekon davasında sahiden elini kana bulamış ya da elini kana bulayanlara buyruk vermiş, gırtlağına kadar suça bulaşmış kişiler olduğu kanısındayım. Ama benimki sadece “kanı” ve benim değil mahkemenin “kanı”sı önemli ve geçerli. Keza sanıklar arasında sahiden darbe yapıp bu ülkenin Anayasal düzenini zor kullanarak değiştirmeye çalışmış,  omuzu kalabalıklar da var. Üstelik onların - galiba - hepsi tutuksuz yargılanıyor.
Ama sanıklar arasında elini hiç kana bulamamış; silah, el bombası filan gibi aygıtlar değil kalem, bilgisayar filan kullanmış. Darbe yapacak gücü de, rübesi de, ağırlığı da olmayanlar var. Onların epey bir kesimi tutuklu yargılanıyor. İlk aklıma gelenler: Profesör Haberal, gazeteci Balbay, iddianameye göre tek suçu Cumhuriyet gazetesinin ortağı olmaktan ibaret Gürbüz Çapan, adlarını hatırlamadığım rektörler.
Yani tutuksuz yargılansalar ne delillleri karatmaları ne de kaçmaları tehlikesi olan sanıklar... Çok uzun yıllar süreceği besbelli bir davada onların tutuklu yargılanmaları, yıllar sonra namuslu bir gazetecinin “Tıpkı DevYol, DevSol davalarında olduğu gibi Ergenekon davasında da...” diye başlayan yazılarına konu olur.
Ve gazeteci haklı olur...
Ya peki DevYol, DevSol davaları sürüp giderken on yıllar boyu kalem bile oynatmaya tenezzül etmeyen, ama Ergenekon davasında “adalet savunucusu” geçinen gazeteciler ne olur?
Ne bileyim ben!
Benden uzak olsunlar da ne olurlarsa olsunlar...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"