23 Kasım 2009

'Lütfen Vatan İçin Dağılın'

İzmir’deyim “Denizi kız / Kızı deniz / sokakları hem kız, hem deniz kokan” kentte...

Ege’deyim. Doğduğum büyüdüğüm topraklarda.
İzmir’deyim “Denizi kız / Kızı deniz / sokakları hem kız, hem deniz kokan” kentte...
Ama Ege izlenimleri bugünlük dursun...
Gelin bugün ardında bu ülkenin resmi tarihinin mükemmel bir özetini, resmi ideolojinin  eksiksiz bir yansısını medya dili’nde sergileyelim ve sorgulayalım.
Dün (Pazar) DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve ona eşlik eden parti yöneticileri İzmir’e geldi. Havalimanında başkanlarını karşılayan Kürtler bir konvoy oluşturdular ve bir kent turu yaparak partilerinin Basmane semtindeki genel merkezine gitmek istediler.  Ancak Ülkü Ocaklarının ve MHP il merkezinin bulunduğu Üçyol semtinde bir MHP’li grubun taşlı saldırısı ile karşılaştılar. Yol saldırganlarca kesildi, atılan taşlardan yaralananlar oldu; polis havaya ateş açmak zorunda kaldı. Polisin dağılın ihtarlarına uymayan MHP tosunlarını dağıtmak İzmir Polis Müdürü’ne düştü; Müdür MHP’lilere „hitap“ etti ve saldırının önünü böylece alınabildi.
Olayı görgü tanıklarından defalarca dinledim. Olayı farklı siyasal görüşlerdeki görgü tanıklarından da dinledim. Dinlediklerimin özetini de yukarıya yazdım.
Şimdi bir de saygın kabul edilen, ciddiye alınan bir günlük gazetenin (Milliyet) internet sayfasından olayı aktaran bazı paragrafları okuyun:
“...DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ü karşılamak üzere oluşturulan araç konvoyundaki partililerle bir grup vatandaş arasında kavganın meydana geldiği Üçyol Kavşağı’na, çevik kuvvet ekipleri sevk edildi.....Üçyol Kavşağı’nda toplanan vatandaşlar konvoydakilere tepki göstererek, ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ şeklinde slogan attı ve İstiklal Marşı’nı okudu. Bu sırada bazı vatandaşların konvoydakilerin üzerine yürümesi üzerine, polis havaya ateş açtı.....  İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ü karşılamak üzere oluşturulan araç konvoyundaki partililerle bir grup vatandaşın kavga ettiği Üçyol Kavşağı’nda toplanan vatandaşları sakinleştirmeye çalıştı. Ercüment Yılmaz, ‘Her şey vatan için’ diye slogan atan vatandaşlara, ‘Lütfen vatan için dağılın ’ dedi...”
Herhalde gözünüzden kaçmadı, aktardığım paragraflardaki bazı söcükleri siyah dizdim, yani altlarını çizdim.
Daha ilk paragraftaki “partililerle bir grup vatandaş” sözcüklerinden siz ne anlıyorsunuz? Ben “Bir tarafta DTP’liler, bir tarafta da vatandaşlar var” anlıyorum. Yanılıyor muyum?
Peki “vatandaşlar konvoydakilere” sözcüklerinin kullanımıyla ne denmek istenmiş? Bence bir tarafta vatandaşlar var, bir tacrafta da konvoydakiler...
Peki “araç konvoyundaki partililerle bir grup vatandaşın” ne demektir? “Konvoyda partililer, grupta vatandaşlar var”dan öte bu cümle nasıl okunabilir ki?
Hele hele İzmir Polis Müdürünün saldgırganların dağılması için yalvarırken kullandığı cümle: Lütfen vatan için dağılın !..
*    *    *
Buyrun kısa bir bellek turuna:
2006 Trabzon. Bir gazete haberi: “F tipi hapishaneleri protesto için bildiri dağıtan bir sol gruba tepki gösteren vatandaşlar”...
O olayla ilgili dönemin Trabzon Valisinin açıklamasından bir cümlecik: “Vatandaşlarımızın tepkisi üzerine olay yerine sevkedilen polis birliklerimiz...
Son 1 Mayıs’ta ellerinde sopalarla gösterici avına çıkan Tophane esnafıyla ilgili gazete haberinden aktarma: “1 Mayıs göstericilerine karşı işyerlerini korumak amacıyla harekete geçen vatandaşlar...
*    *    *
Şu aktardığım  medya dili çapsız bir gazetecinin özensiz, meslek ahlak ve titizliğinden uzak herzeleri olarak ele alınıp geçiştirilmeli mi?
Yoksa gazeteciden valiye kadar uzanan bu “dil”, ülkedeki  Türk olmayanı, solcu olanı, Kürt olanı apaçık öteki kabul eden ve vatandaş olarak kabul etmeyen zehirli bir zihniyetin dildeki yansısı değilse nedir ?
Bu konuda sayfalar dolusu yazılabilir, sosyolojik, sosyal psikolojik analizler yapılabilir.
Bunlara gerek yok
Dile yansıyan bu zihniyet içimizden herhangi birinin yorumlayabileceği kadar açık ve yalın.
Farklı düşünüyorsanız, buyrun aşağıdaki “yorum yaz” kutusuna. Bir de siz yorumlayın ki ben de öğreneyim...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"