11 Ocak 2010

Linç Dalgası Yayılırken...

Linç kültürü (Neresi kültürse!) yayılıyor, gündelikleşiyor, sıradanlaşıyor, olağanlaşıyor ve ülkeyi sarıyor...

Linç kültürü (Neresi kültürse!) yayılıyor, gündelikleşiyor, sıradanlaşıyor, olağanlaşıyor ve ülkeyi sarıyor. Dört bir yanından hem de...
Biliyorum yeni değil.
Epeydir ama gitgide daha sık, ülkenin dört bir yakasından linç haberleri akıyor; linççilerin bağırtıları, böğürtüleri kulaklarımıza ulaşıyor; linç görüntüleri gazete sayfalarına, TV ekranlarına taşınıyor...
Uzun bir arşiv taraması yapmadan, ayaküstü, bellekte kaldığınca sıralasak bile ürkütücü tabloyu görmek mümkün...
Eskilerden birini seçeyim:
Trabzon’da F tipi hapishaneleri ve oralardaki yaşam (yaşam?) koşullarını protesto etmek için basın açıklaması yapmak isteyen bir grup “eylemci”, “vatandaşlar” tarafından “Kahrolsun PKK” çığlıkları atılarak linç edilmek istendi. Polis eylemcileri polis arabasına bindirip karakola götürdü. Polis müdürü vatandaşları sakin olmaya çağırdı ve güçlükle ikna etti.
Oysa...

Bir: Basın açıklaması yapanlar PKK’lı filan değildi. F tipi hapishanelerde yatanların aileleri, arkadaşları ya da “örgütdeşleri” idi.
İki: Polis suçu işleyen linççileri değil, basın açıklaması yapma özgürlüklerini kullanan eylemcileri gözaltına aldı ve savcı daha sonra linççiler hakkında değil, basın açıklaması yapmak isteyenler hakkında dava açtı...
Üç: Büyük medya hiç duraksamadan polisin verdiği terimleri kullandı: Linççiler vatandaş, basın açıklaması yapmak isteyenler eylemci oldu.
Umarım Trabzon’un şanına şan katan bu olayı hatırladınız...
Arkası geldi:
Güney’de Mersin’de, Kuzey Ege’de Bayramiç’te, Ege’de Dikili’de, Trakya’da Edirne’de (Edirne linççilerinin saldırganlıkları polisin gözleri önünde hâlâ sürüyor), İstanbul’da Kasımpaşa’da, Marmara’da Bandırma’da, Doğu’da Erzincan’da, daha doğuda Van’da, Güneydoğu’da Urfa’da, Diyarbakır’da, Çukurova’da Adana’da, Tarsus’ta...
Daha sayayım mı?
*    *    *
Hemen hepsinde  hemen hemen aynı film oynuyor.
Bir kentte  ya da kasabada küçük bir itiş kakış yaşanıyor ya da delikanlının biri bir genç kıza laf atıyor, argo deyimle “asılıyor” ya da bir grup bildiri dağıtmak, basın açıklaması yapmak istiyor ya da bir grup protestocu polise direniyor, molotof kokteyli filan atıyor ya da bir başka protestocu gruba farklı düşünen biri yandan, önden, bir yerlerden ters bir laf söylüyor...
Ve...
Linç kültürü birden patlıyor.
Çoğu kez zehirli bir fısıltı yetiyor:
- PKK bizim şehirde eylem yapıyor...
- Kürtler, Türk kızlarına saldırdı, sarkıntılık yaptı...
- Romanlar ahlaksızlık yaptı, Allaha, dinimize, imanımıza sövdüşler...
- Teröristler toplandı...
- Aleviler camiye bomba koydu...
- Gavurlar alenen Hristiyanlık propagandası yapıyorlar...
Bu kadarı yetiyor...
Kendi hakları çiğnenirken kılları bile kıpırdamayan, mezbahaya giden koyun sürüsü gibi kaderine boyun eğmiş kalabalıklar birden hareketleniyor. Silahını, satırını, döner bıçağını, olmadı taşı, tuğlayı, sopayı kapan haykırarak lince koşuyor...
*    *    *
Linç sadece suç değil, ahlaken de kalleş bir eylem... Gücünü kalabalıktan alan; sırtını kalabalıklara dayamış bir “yiğitlik”(!!!) gösterisi...
Aynı zamanda bir çaresizlik tepkisi... İçinde biriken öfkeleri, ezilmişliğinden kaynaklanan acıları bir düşmana, çoğu kez düşmanın kim ve ne olduğu ve onun neden düşman solduğu sorgulanmaksızın saldırarak kendi çaresizliğini aşmak, bastırmak istelen ilkel bir tepki...
Ama linççinin kimliği üstüne değerlendirmeler yarına kalsın.
Biz bu gün “devlet”in lince seyirci kalışındaki ayıbı ve... Ve evet suçu tırmıklamakla yetinelim...
Devlet derken bilinmeyen bir güçkten değil, polis şeflerinden, jandarma komutanlarından, kaymakamlardan, valilerden, Hükümetten söz ediyorum. Yani hukuk devletini uygulaması ve sadece onu uygulaması Anayasal görevi olan devlet görevlilerinden...
Saldırgan linççi kalabalıkları vatandaş diye niteleyen, marifeti sadece onların öfkelerini ve çevreye saldıkları dizginsiz şiddeti yatıştırmak sanan; kalabalıklara “baba şefkati” ile seslenip, “Sevgili vatandaşlarım, haklı tepkinizi anlıyorum. Ancak devletimiz bu hainlere gereken cevabı verecek güçtedir. Lütfen sakin olun ve dağılın” diye yalvaran devlet görevlileri aslında yeni linçlerin önüne kırmızı halı döşediklerinin bile farkında değiller.
Olaylar patladıktan sonra timsah gözyaşları dökmektense lincin suç olduğunu, linççilere somut olarark gösterecek bir devlet basireti beklemek hakkımız olsa gerek.
Yoksa bu dalga, dalga dalga yayılacak...
Bunu görmeyen ya kördür ya bilinçli olarak linç dalgasının yayılmasını istemektedir...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"