Duymayan, görmeyen kalmamıştır. Şili’de binlerce ve binlerce cesur kadın bir araya geldi, dans edip türkü çığırarak kanlı diktatör, darbeci general Pinochet ve cellatlarının pekiştirip miras bıraktığı "zorba devlet geleneği"ne açıkça karşı çıktılar. "Tecavüzcü sensin, katil sensin… Polissin, yargıçsın, başkansın, devletsin, sensin…" diye haykırdılar…
Pek buluşluydular, pek yürekliydiler ve pek güzeldiler…
Yürekli kadınlar salt Şili’de yok. Nitekim kestirmeden "Las Tesis" denen bilişli, buluşlu, türkülü, danslı ve kesinlikle şiddetten uzak eylem aldı başını gidiyor. Bütün dünyada yayılmaya başladı.
Pek çok ülkede polisin, devletin herhangi bir müdahalesi olmadan sürdürülen Las Tesis eylemine bazı ülkelerde ise polis şiddeti ile, devletin zorba gücü ile müdahale ediliyor, eylem engelleniyor.
İşte o ülkelerden birinde (hangisi olduğunu not etmemiştim; o yüzden bilmiyorum) polis Las Tesis eylemine saldırmış, barışçıl bir protesto eylemi yapan kadınlardan bazılarını gözaltına almış. Kelepçeleyip polis merkezine götürmüş. Kadınlar orada sorguya alınmış.
- Siz, demiş polis şefi, devlete, polise, yargıçlara, devlete katil dediniz. Bunun suç olduğunu bilmiyor musunuz?
Sorguda kadınlardan biri itiraz etmiş:
- Ama komiser bey, bu söylediklerimiz Şili’li kadınların sözleri. O sözler Şili için söylenmiş…
Komiserin tepesi atmış. Masaya yumruğunu indirip kükremiş:
- Benimle dalga mı geçiyorsun sen hanım. Ben hangi devlete, yargıca, polise katil deneceğini bilmiyor muyum sanki?
* * *
Las Tesis bizim parlamentoya da yayıldı. TBMM’de İçişleri Bakanlığı bütçesi konuşulurken CHP’li kadınlar binlerce ve günlerce alkışlanmayı hak eden bir Las Tesis eylemi kotardılar.
(Ankaralı meslektaşlar "CHP’li kadın milletvekilleri" diye haber geçtiler. Meclis’te öteki partilerde de kadınlar var. Onlar Meclis’teydiler de eyleme katılmadılar mı? Yoksa Meclis’e gelmeye gerek mi duymamışlardı? Yoksa CHP’li kadınlar onlara haber mi vermemişlerdi?
Bu soruların cevabını bilmiyorum. Ama doğrusu dehşetli merak da ediyorum.)
Eylemin videosunu izledikten sonra keyifle arkama yaslanıp gıyaplarında bütün CHP’li milletvekili kadınlara sarıldım ve ardından da homurdandım:
- Ulan dedim, bu kadınlara bu kadar da yüklenmek biz erkekler için utanç kaynağı be. Baksana, onca yüklerinin arasında sahici muhalefet yapma dersi vermeyi de, CHP’yi kurtarma görevini de kadınlar üstlendi.Yuf olsun biz bıyıklılara…
* * *
Meclis’te CHP’li kadın milletvekillerinin yürekli eyleminin hemen ardından, bakanlığının bütçesi konuşulurken mecburen Meclis'te bulunan atanmış bakan Süleyman Soylu konuştu. "Aydın Engin bu sözleri yorumlarken bakanın sözlerini çarpıtmış" denmemesi için Soylu’nun düşük cümlelerden oluşan sözlerinin ilgili bölümünü aynen aktarıyorum:
" …Eğer bunları söyleyerek, bu mesele çözülecekse, Meclis de duysun, eğer Meclis bunları söylemeye devam etsinler derse, kanuna, Anayasa'ya rağmen en geniş yetkimi kullanacağım. Tecavüzcü, öldüren sensin, polisler, hakimler, devlet ve başkan. Biz dans etmeye veya bir meseleyi gündeme getirmek için sivil toplum örgütlerinin kadın meselesi, cinayetler konusunda biz ne söyleyebiliriz? Türkiye'nin şu andaki yasaları Avrupa Birliği yasaları standardı veya biraz üzerindedir."
Bu alıntıdaki laf salatası ile oyalanmayın, siyah dizerek altını çizdiğim cümlelere bakın. Bakan açıkça "Meclis’e, kanuna, Anayasaya rağmen ben bildiğimi okur polislerimi göstericilerin üstüne salarım" diyor.
Anayasa'yı ve yasaları uygulamakla görevli ve yükümlü bir bakan Anayasa’ya, yasalara rağmen bildiğini okuyacağını alenen ilan ediyor.
"Bundan böyle bu ülkede gücü yetenin raconu, yani orman kanunu geçerliymiş" diyeceğim ama diyemiyorum. Böyle dersem polis yakalar, savcı soruşturma açar, yargıçlar mahkum eder, yurdum hapishanelerinden birinde volta atmak zorunda kalırım…
O yüzden ilan ediyorum:
Bakmayın siz Bakan Soylu’nun sözlerine, ülkemizde orman kanunu filan geçerli değildir.