07 Aralık 2009

Kürtler Ne Yapıyor, Ne İstiyor?

Yazı, başlıktaki soruya cevap vermeyecek...

Yazı, başlıktaki soruya cevap vermeyecek.
Çünkü veremeyecek.
Sadece TV ekranlarından izlenen görüntülere bakıp sağlıklı yorumlar üretilemeyeceğine inanırım. Ama TV ekranlarından izlenen görüntülerin de bir anlamı olsa gerek.
Bir tarafta –mesela- TRT’nin dün günboyu yaptığı haberlerde kullandığı bir dil var: “...Ülkenin huzurunu bozmayı ve vatandaşların rahatını kaçırmayı amaçlayan eylemler dün de devam etti. Diyarbakır’da ve bazı kentlerde polis göstericileri ancak tazyikli su ve biber gazı kullanarak dağıtabildi...”
Bu dilden ne çıkıyor? Kürtler  toplanmışlar “Şu ülkenin huzurunu bozalım, vatandaşların rahatını bozalım” diye karar vermişler ve çocukları öne sürüp taş, molotof kokteyli filanla ortalığı tozduman etmeye başlamışlar...
Hayır, bu dille verilen haberleri izleyip olup biteni sağlıklı kavramak mümkün değil.
Ama birkaç gün öncesinden başlayan ve görünüşe göre tırmanarak süren olayların bir anlamı, bir sebebi, bir hesabı olsa gerek?
*    *    *
Sağlıklı bilgiler yok, kabul, ama en azından sorular üretilebilir...
Galiba ortalığı toza dumana boğan, dün kana da bulanan şiddet içerikli ve çocuk destekli eylemleri Öcalan’ın İmralı’da kaldığı oda (ya da hücre) ile bağlamak pek akla uygun değil. Santimetrekare hesapları tartışmayı olsa olsa gülünçleştiriyor, konuyu sulandırıyor.
Zaten şiddet içerikli eylemlerin gerekçesi sahiden de Öcalan’ın İmralı’daki odası ise bu hem Türkleri, hem Kürtleri aptal yerine koyan, ayıp sınırında bir bahane olur.
(Yeri geldi, aktarayım: Avukatı görüşme sırasında Nelson Mandela’ya, hücresindeki sadece kuru ot ve samanla doldurulmuş şilte için itirazda bulunacağını söylediğinde, Mandela, avukatının sözünü kesti ve “Eğer yumuşak döşek istiyorsan Afrika Ulusal Kongresinde ‘önderlik” görevini üstelenmeyecektin, köyünde çiftçilik yapacaktın, derler ve haklı olurlar” dedi...)
Kimileri ise bu şiddet içerikli gösterileri PKK’nın kuruluş yıldönümü (27 Kasım 1978) ile bağladılar.
Bu gerekçenin de akılla ve sağ -ya da sol- duyu ile ilişkisini kurmak mümkün değil. İnsanlar (bu yazı bağlamında Kürtler) benimsedikleri, bağlandıkları bir örgütün kuruluş yıldönümünü niye ortalığı şiddete bulayarak, otomobiller yakarak, molotof kokteylleri patlatarak kutlasınlar ki? Olsa olsa bayram ederlerdi ve bunun hiç olmazsa anlaşılabilir bir yanı olurdu. Olup biten bir ”bayrama” benziyor mu ?
 *    *    *
O zaman geriye ürkütücü soru kalıyor: PKK ve onun yörüngesinden etkilendiği besbelli olan DTP, Hükümetin Kürt açılımını ilerletmeye, doğru bir içeriğe oturtmaya, Hükümetin göstermelik önerilerini sağlıklı bir düzleme yükseltmeye değil, önünü kesmeye karar verdi.
Neden?
Bilmiyorum. Ama acaba “Bu açılımdan biz isteklerimize kavuşamayacağız. Buna karşılık PKK silah bırakıp kendini dağıtacak ve bundan kârlı çıkan sadece AKP olacak” hesabı mı yapıldı?
Hatta bir adım daha atıp soralım: Acaba PKK, şiddeti yeniden tırmandırarak DTP’nin kapatılmasını sağlamak ve böylece yeniden mağdur konumuna geçip varlığını sürdürmesine haklılık kazandırma hesabı mı yapıyor?
Bilmiyorum. Yakın çevremde konuştuklarımdan, medyada okuduklarımdan dinlediklerimden bu soruların cevabını verebilenlere, ikna edici açıklamalar yapıbilenlere rastlamadım...
Bildiğim PKK, sorunun barışçıl çözüme gidebilecek yolunu tıkamakta ısrar ederse, yüksek yargı  da DTP’yi kapatarak katkıda bulunursa ülkemizi ve yurttaşlarımızı (Türk, Kürt bütün yurttaşlarımızı) karanlık ve kanlı günler bekliyor demektir...
Ürkütücü !..

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"