26 Mart 2019

Kayyımlar ülkesine doğru...

AKP Reisi ile MHP Başbuğu neden paniklediler?

Kendini ümmetin de reisi sanan ve sayan AKP Reisi, cumartesi günü Ankara mitinginde “Ankara’nın başına gelirse bu adamın ne tür sahte senetler düzenleyeceğini hatırlayın” diye naralandı.

Kendini milletin başbuğu sanan ve sayan MHP Başbuğu bir adım daha ileri gitti ve "Bu seçim, uçurumdan önceki son çıkıştır” diye kükredi...

İkili pazar günü de İstanbul'da boy gösterdi. Her ikisinin partisi de canlarını dişlerine takmışlar, Yenikapı'daki dev boyutlu miting alanını tıka basa doldurmuşlardı.

Bu kez MHP Başbuğu İstanbullulara 31 Mart'ın "İstanbul için bir kader seçimi" olduğunu müjdeledi.

AKP Reisi ise fena paniklemiş gibi geldi bana. Hem Kılıçdaroğlu'na, hem Akşener'e ilişkin seçim sonrasında planları olduğunu açık seçik ilan etti.

Kılıçdaroğlu'nun milletvekili olarak dokunulmazlık güvenmemesi gerektiğini belirtti ve ekledi:

"Seçimden sonra bir taraftan parlamento, diğer taraftan yargıyla işin üzerine gidilecek.”

Parlamento ve yargı (yani AKP Reis'inin sözünün tartışmasız kabul edildiği iki devlet kurumu) hangi işin üstüne, hangi gerekçeyle gidecekler belli değil. Mesela "Cumhurbaşkanına muhalefet ve itiraz ettiği için" gibi bir gerekçe ortaya atılırsa şaşırır mısınız? Ben -artık- şaşırmam.

Akşener'in durumu daha da vahim. Onun dokunulmazlığı yok. AKP Reisi taa Elazığ'dan ilan etti:

"Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak. Bak şu anda birileri cezaevinde süre dolduruyor. FETÖ'cüler dolduruyor. Aynı yola sen de düşebilirsin."

*   *   *

Buraya kadar yazılanlardan sonra "Olur mu böyle şey? Erdoğan kendini savcı yerine, mahkeme yerine koyuyor. Buna hakkı yok" gibi sanki bir hukuk devletinde yaşıyormuşuz da olanlar bu devlete aykırı imiş gibi yakınmaların mızmızlıktan öte anlamı yok.

Çünkü olanlar "bu devlet"e uyumlu.

Peki gerek AKP Reisi, gerek MHP Başbuğu'nun bu kadar hırçınlaşmasının, yalan üstüne yalan yağdırmasının, korsan bildiriler dağıt(tır)masının, o bildirilerde HDP'nin ağzından CHP, İyi Parti, Saadet Partisinin dörtlü bir seçim bloğu oluşturduklarını seçmenlerin kafalarına çakmaya çabalasının, bu İkinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa'da örneklerini gördüğümüz "o biçim propaganda" saldırısını yoğunluğunu artırarak sürdürmelerinin sebebi nedir?

Daha kısa bir soruyla: AKP Reisi ile MHP Başbuğu neden paniklediler?

Sorunun cevabı sorudan da kısa: HDP oyları...

Kürt illerinde tulum çıkaracağa benzeyen HDP'nin ülkenin geri kalan kesiminde "Millet İttifakı" adını taşıyan ve CHP'nin başını çektiği seçim bloğunu desteklemesi Reis'e de, Başbuğ'a da uykusuz geceler yaşatıyor, karabasanlar gördürtüyor...

Bu oy desteği Ankara ve İstanbul'da AKP- MHP cephesinin az farkla da olsa seçimi kaybetmesi demek. Aritmetik bilimi bunu söylüyor.

AKP Reisi Kürt illeri için epey önceden "Eğer bizim istediğimiz sonuç çıkmazsa orada hemen kayyım atarız" demişti.

Şimdi Ankara için de bunun sinyalini şimdiden veriyor.

Bununla yetinmiyor ana muhalefet partisinin lideri ile İyi Parti liderini HDP eş başkanları gibi mahpus damında voltaya yollama hesaplarını da saklamıyor.

Seçimin ardı kayyımlar ülkesine dönüştürülen bir Türkiye'yi haber veriyor. Yaratıcı ve caydırıcı bir muhalefet cephesi geliştiremezsek vay halimize...

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim